21 Haziran 2020
Dünyayı sarsan SARS-CoV-2 pandemisinin altıncı ayında, güncel bilgiler ve gereksinimler doğrultusunda, hemen her konuda ara değerlendirmelerin yapılması gereklidir. Bugüne kadar yayımlanmış literatür bilgilerini, kendi deneyimlerimiz ışığında gözden geçirmemiz gereken başlıklardan biri virusun bulaşma yolları ve bununla yakından ilgili olan infeksiyon kontrolüdür.
Yaşadığımız 6 aylık salgın sürecinden elde edilen bilgiler, SARS-CoV-2’nin insanlar arasında temel olarak damlacık ve temas yoluyla bulaştığını göstermektedir. Hastanelerde, sağlık çalışanlarına bulaşma konusunda yapılan çalışmalarda damlacık ve temasın temel geçiş yolu olduğu görülmüştür. İzlenebilirliği daha kolay bir topluluk olan sağlık çalışanları arasında infekte olanların yarısına yakınının infeksiyonu hastane dışı ortamlardan aldığı, hastane ortamında ise hastalar ve hasta olan meslektaşlarından yakın temasla edindiği görülmüştür. Damlacık ile bulaşma, virusu taşıyan kişilerin konuşma, öksürme ve hapşırması sırasında ortama saçtıkları ≥5 mikron boyutunda damlacıkların başka kişilere ulaşmasıyla gerçekleşir. Burada, damlacığın ulaşma mesafesi 1-1.5 metre olarak kabul edilir. Temasla bulaşma ise, damlacıklarla kirlenen yüzeylere elle temas edenlerin, ellerini ağız, burun ya da gözlerine dokundurmasıyla virusun bulaşmasıdır. Laboratuvar ortamında yapılmış bazı çalışmalarda SARS-CoV-2’nin aerosol denilen, 5 mikrondan küçük ve 8-10 metreye kadar ulaşabilen parçacıklarla bulaşabileceği iddia edilmesine karşın, gerçek yaşamdaki doğal koşullarda bu küçük parçacıkların içinde virusun barındığına veya aerosolle bulaşmaya dair kesin veriler yoktur. Bu nedenlerle Dünya Sağlık Örgütü, hastanelerde infeksiyon kontrolünde, aerosolle bulaşma riskine yönelik koruyucu önlemlerin, hastalara aerosol oluşturan işlemler (entübasyon, ekstübasyon, resusitasyon, vb.) uygulanırken alınmasını, diğer durumlarda ise damlacık ve temas izolasyon önlemlerine uyulmasını önermektedir.
SARS-CoV-2, hastaların saçtığı damlacıklarla bulaşabildiği için, kapalı bir ortamda ısıtma veya soğutma amaçlı kullanılan klimaların kaçınılmaz olarak yarattığı hava akımının, bu damlacıkları daha uzaklara taşıyarak, o alandaki kişilere infeksiyonu bulaştırma riski bulunmaktadır. Bu risk, ortamdaki kişi sayısına, kişilerin bir arada yaşayıp yaşamadığına, klimanın merkezi veya salon tipi/split olup olmamasına, iklimlendirme sırasında içerideki havanın resirküle edilip edilmemesine ve yüzde yüz taze havalı iklimlendirme sağlanıp sağlanmamasına göre değişiklik gösterir. Ancak sıcak ve nemli günlerin yoğun bir şekilde yaşanacağı yaz mevsiminde klimaların kullanımı kaçınılmaz olabileceğinden, aşağıda, farklı koşullarda, bilimsel bilgiler, gelişmeler ve deneyimler ışığında bu riski en aza indirebilecek öneriler sunulmuştur:
1. Riskin en az olması için imkan varsa her tür ortam için ilk tercih doğal havalandırma olmalı; pencere ve kapıların açılarak ortamın havalandırılması sağlanmalıdır.
2. Doğal havalandırma olanağı olmayan ve merkezi klimalarla havalandırılan yerlerde, tüm sistemin ve filtrelerin düzenli bakımı, içerideki havanın resirküle edilmemesi ve yüzde yüz temiz havayla havalandırma/iklimlendirme yapılması sağlanmalıdır.
3. Salon tipi/split klimalar ve vantilatörler, aynı kişilerin sürekli bir arada olduğu konutlarda veya küçük işyerlerinde kullanılabilir. Ancak bu ortamlarda da aralıklı olarak pencere ve kapılar açılarak havalandırma sağlanmalıdır.
4. Salon tipi/split klimalar ve vantilatörler, farklı kişilerin bir araya geldiği restoranlar, kafeler ve işyerlerinin, hastanelerin, okulların ortak kullanılan alanları gibi ortamlarda mümkünse kullanılmamalıdır. Bu ortamlarda bu tür sistemler kullanılmak zorunda kalınırsa ortamda bulunan kişilerin hepsinin ağız ve burunu kapatacak şekilde maske kullanması, kişi sayısının az tutulması ve akımın doğrudan insanların üzerine gelmesini engelleyecek şekilde ayarlanması riski bir miktar azaltabilir.
5. Aynı evde yaşayan kişilerin bulunduğu özel araçlarda aracın kliması kullanılabilir, ama klimanın, içerideki havanın resirküle edildiği durumda değil, dışarıdan hava alma durumunda çalıştırılması önerilir.
6. Merkezi havalandırma ve iklimlendirme yapılan toplu ulaşım araçlarında, sistemin ve filtrelerin düzenli bakımı, mümkünse içerideki havanın resirküle edilmemesi ve yüzde yüz temiz havayla havalandırma/iklimlendirme yapılması ve yolcuların ağız ve burunu kapatacak şekilde maske kullanması sağlanmalıdır.
Tüm ortamlarda infeksiyon riskini azaltmak için yakın temastan kaçınılmalı, mesafe, el hijyeni ve sık dokunulan yüzeylerin düzenli temizliği gibi temel koruyucu önlemlere de her zaman uymaya devam edilmelidir.