Röportaj

Prof. Serap Şimşek-Yavuz: Salgın Yönetimi Bilim Kurulu’nda Olsaydı Bunları Yaşamazdık

KLİMİK Derneği Genel Sekreteri ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yavuz’a göre artan vakalara karşı sıkı kapanmaya gitmeli ve aşılamaya hız verilmeli. Yavuz, aşıya erişebilenlerin derhal yaptırması gerektiğini söylüyor.

İktidarın ekonomik ve siyasal öncelikleri dolayısıyla Covid 19 salgınındaki tablo hiç olmadığı kadar ağırlaşmış durumda. İktidarın deneme-yanılma usulü yürüttüğü göreli tedbir politikalarının hiçbir ekonomik destekle temellendirilmemesi ise yoksulluğu, açlığı ve geleceğe ilişkin belirsizliği derinleştiriyor.

Komplo teorisyenleri, felaket tellalları, aşı ve tedbir karşıtları tam da bu belirsizlik anlarında devreye girerek sorumluluğu iktidarın sırtından alıp gizemli, meçhul “muhataplara” yüklüyor. Kullandığımız maskelerin içine mikroçip robotlar yerleştirildiğini söyleyenden aşıların “zararlarına”, mutasyonlu virusla baş etmemizin imkansızlığından dışarıda maske takmanın “anlamsızlığına” ve yeni mutasyonun esas olarak küçük yaştaki çocukları öldürdüğüne kadar sayısız yalan-yanlış, komplo teorisi, kısık, gizemli ses kayıtları eşliğinde WhatsApp gruplarında dolaşıyor.

Sağlık Bakanlığı Koronavirus Bilim Kurulu Üyesi, İstanbul Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz’la iktidarın “tedbir” politikasını, COVID-19’un yeni varyantlarının çocuklar üzerindeki etkisini, sıramız geldiğinde hangi aşıyı neye göre tercih etmemiz gerektiğini ve ortalıkta dolaşan komplo teorilerini konuştuk…

Covid 19 salgınının pik yaptığı yeni bir döneme girdik ve etrafta çok fazla bilgi kirliliği, komplo teorisi dolaşıyor. Bunlardan biri de Türkiye’de de kullanılan Sinovac şirketinin geliştirdiği CoronaVac aşısının hastalığı önlemede istenen sonucu yaratmadığı, her iki doz aşıyı olduğu halde virusa yakalanıp hastaneye yatanların olduğu yönünde. Bu iddialar doğru mu?

CoronaVac aşısı Faz-3 aşamasında etkin oldu ve şu anda da toplumda yaygın olarak kullanılıyor. Aşıların etkinlikleri, yaygın şekilde uygulanmaya geçildikten sonra da takip ediliyor. Yaygın aşılamadan sonra Sağlık Bakanlığı’nın analizini yaptığı ve bizimle paylaştığı verilere göre, CoronaVac aşısı yapılan gruplarda hastaneye yatışlar ve ölümler yüzde 70-80 oranında azalmış durumda. Bu da beklediğimiz bir oran. Dolayısıyla aşı olanlar, olmayanlara göre çok daha düşük oranda hastalanıyor. Hastalanınca daha az oranda hastaneye yatması gerekiyor ve aşılı gruplarda ölüm riski de azalmış görünüyor. Sonuç olarak aşının etkili olduğunu ve sıramız geldiğinde aşıyı yaptırmamızın hastalıktan korunmak anlamında çok önemli olduğunu söyleyebiliriz.

Daha önce bu oranın yüzde 83 olduğu belirtilmişti ama…

Yok, yüzde 83 oranı aşının Faz-3’te görülen koruyuculuk etkinliği. Yani hasta olma riskini yüzde 83 azaltıyor. Virusla karşılaşıldığında aşı olmuş bir kişinin hastalanma oranı, aşı olmamış kişiye göre yüzde 83 daha az. Gerçek yaşam verileri dediğimiz verilerde, yani yaygın aşı uygulamasından sonra saptanmış bir oran bu. Aşı yapılıp da hastalığa yakalananlarda ölüm riski, aşılanmamışlardaki ölüm riskinden yüzde 80 daha az.

Aşı aynı zamanda virusu alma tehlikesini de o civarda düşürüyor mu?

Elimizdeki bilgiler dünyada kullanılan mevcut koronavirus aşılarının hepsinin hastalanmayı, hastalananlarda hastaneye yatışları ve ölümleri büyük oranda azalttığını gösteriyor. Örneğin 1000 aşılı ve 1000 aşısız kişi virusla karşılaştığında, aşısız gruptan 100 kişi hasta oluyorsa, aşılı gruptan 17 kişi hastalanıyor. Ancak dünyada kullanılan mevcut aşıların, kişinin virusu alarak kendisi semptom göstermeden başkalarına yayma riskini ne kadar azalttığı yönünde kesin veriler yok. Yani aşılı da olsanız virusu alabilir, başkalarına bulaştırabilirsiniz. Bu nedenle aşılıların, özellikle aşısızlara hastalığı bulaştırmamak için maske kullanımına devam etmesi gerekiyor.

‘BAĞIŞIKLIĞINIZDA BİR SORUN YOKSA HER İKİ AŞIYI DA OLABİLİRSİNİZ’
Bu durumda aşı olan kişinin artık hasta olmayacağını ve başkasına bulaştırmayacağını düşünerek tedbirleri elden bırakması toplum bağışıklığının oluşturmasını zorlaştırmıyor mu?

Elimizde henüz aşı olmuş kişilerin virusu aldıklarında ne oranda bulaştırdıklarına dair çok fazla veri yok. Bunu gözlemleyebilmemiz için de aşı yapılan kişi sayısının artması ve ek çalışmalar yapmamız gerekiyor. Diğer bazı aşıların bulaşmayı da azalttığına dair veriler çıktı. Coronavac’a dair veriler de kısa bir süre sonra çıkacaktır. ABD, İngiltere ve İsrail gibi ülkelerde kullanılan ve şu ana kadar dünyada en fazla yapılmış olan mRNA aşılarının bulaşmayı da yüksek oranda azalttığı görüldü. Aşılılarda virusu kapma ve bulaştırıcılık oranının da azalmış olması, hastalığın toplumda kontrol altına alınabilmesi için de çok önemli. Önümüzdeki süreçte özellikle burundan uygulanan aşıların bunu daha fazla sağlayacağı düşünülüyor.

Türkiye’ye BionTech aşıları da gelmeye başladı ve Sağlık Bakanı insanların CoranaVac ile BionTech arasında tercih yapabileceğini açıkladı. Sizce aşı sırası gelen ve aşıya erişebilen insanlar hangisini tercih etmeli?

mRNA yeni teknoloji aşısı, ilk kez COVID-19 için yapılıyor. Bu aşıyla koruyucu antikor yanıtlarının daha yüksek olduğunu biliyoruz ama elimizde uzun dönem verileri yok. İnaktive virus aşısı, yani CoronaVac aşısı ise güvenlik anlamında çok büyük tecrübenin olduğu bir aşı grubu. Yıllardır bu yöntemle geliştirilen aşıları kullanıyoruz. Dolayısıyla güvenlik endişesi yok ama antikor yanıtları mRNA aşılarına göre daha düşük. Bağışıklığı baskılanmamış, herhangi bir şekilde antikor yanıtında sorun olmayan bir kişide önemli sorunlar oluşturmaz. Dolayısıyla bağışıklığınızda bir sorun yoksa her iki aşıyı da olabilirsiniz. Ancak kanser hastaları, organ nakli olmuş kişiler, diyaliz hastaları gibi bağışıklığı zayıf gruplarda mRNA düşünülebilir.

Yan etkileri açısından hangi bilgilere sahibiz?

CoronaVac’ın yan etkileri daha az ve hafif. mRNA aşısında yüksek ateş, kol ağrısı, bir iki gün evde yatmayı gerektirecek kırıklık gibi semptomlar görülebiliyor.

‘ÖNÜMÜZDEKİ 6 AY VEYA 1 YIL İÇİNDE EK DOZLARA İHTİYAÇ OLABİLİR’

Aşı olan bazı kişilerin korona virusu semptomları yaşasa bile, aşıdan dolayı PCR testinin pozitif çıkacağı kanaatiyle test yaptırmadığını duyuyoruz. Haklılar mı?

Hayır, kesinlikle yanlış. Aşı ölü virus yükler ve testi pozitifleştirmez. Aşıdan hastalanmak diye bir şey söz konusu olamaz. Esas koruyuculuk ikinci dozun üzerinden 14 gün geçtikten sonra başlıyor. Birinci doz aşısını olan bir kişi bu arada koronavirusa yakalanabilir. Hatta ikinci dozu olduktan hemen sonra eğer kişi günlerce COVID-19 semptomları gösteriyorsa, bu aşının yan etkilerinden ziyade virusa yakalanmış olduğunu gösterebilir. Dolayısıyla böylesi bir durumda test yaptırmak gerekiyor. “Aşı olduğum için testim pozitif görünür” düşüncesi yanlıştır.

Peki hem COVID-19 geçirmiş hem de aşı olmuş kişilerin antikorları çok daha yüksektir diyebilir miyiz?

COVID-19 olanlarda yeniden hastalığa yakalanmaktan korunma oranı yüzde 80-90 civarında ve aşı da bu oranda koruyor zaten. Hastalığı bir kez geçirmiş olmak, yeniden yakalanmamak için aşıdan daha koruyucu bir durum yaratmıyor. Hastalığı geçirmiş olanlara, özellikle 6 ay sonunda aşı yapılması, yeniden hastalığı geçirme riskini azaltacaktır.

Röportajın Devamı İçin Tıklayınız

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu yazılar da ilginizi çekebilir

Daha Fazla Röportaj