Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, aşı karşıtlığı ile aşı tereddüdünün birbirinden ayrılmasını istiyor.
Aşı karşıtlarının doğrudan aşılara karşı olup, propagandayla insanların aşı olmasını engellemek isteyenler olduğunu hatırlatan Azap, “Bunlar genellikle ünlü olmak, para kazanmak ya da dikkat çekmek isteyen kişiler. Toplumda kafa karışıklığı yaratmaları engellenmeli. Yanlış bilgi verip gereksiz paniğe neden olmak suç. Soruşturulmalı. Aşı karşıtları için böylesi mekanizmalar işletilmeli. Yanlış bilgiyi yaymaları engellenmeli” diyor.
“Aşı tereddüdü büyük sorun”
Azap, aşı tereddüdünün tüm dünyada büyük ve önemli bir sorun olduğuna dikkat çekerken dünyadan örnekler veriyor:
“Bugün ‘Covid aşısı temin ettiğimizde aşı olmayı düşünür müsünüz?’ sorusuna ‘kesinlikle olmam’ diye yanıt verenlerin oranı ülkeler arasında farklılık göstermekle beraber ABD’de ve Fransa’da yüzde 30’lara ulaşıyor. Almanya’da yüzde 20, Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzde 15 gibi çok ciddi rakamlar ortaya çıkıyor. Aşı tereddüdü yaşayan kişilerin aşıya güvenlerinin sağlanması lazım. Toplumun, aşıyla ilgili tüm süreçlerin tamamen bilimsel verilere dayalı olarak yönetildiğine güvenmesi lazım. Burada en önemli görev salgın yönetimine düşüyor.”
Aşıda tereddüt yaşayanların mutlaka ikna edilmesi, aşıya özendirilmesi gerektiğini dile getiren Prof. Azap’a göre kimi kısıtlayıcı önlemler alınabilir ancak “zorlayıcı, yasaklayıcı” yöntemlerden uzak durulmalı.
Azap, “Zorlamaya başladığınız anda insanlarda bir karşı tepki oluşturuyorsunuz. O karşı tepki de daha yıkıcı olabiliyor. Sizin elde etmek istediğiniz sonucun tam tersini elde etmenize sebep olabiliyor. Tek başına zorlayıcı tedbirlerle, kısıtlayıcı tedbirlerle insanların aşı olmasını sağlamanız mümkün değil. Yapmanız gereken şey güven kazanmak” derken, kısıtlayıcı tedbirlere gidilirken de bu güvenin korunması gerektiğine işaret ediyor:
“Temel ihtiyaçlar engellenmemeli”
“Aşıda tereddütlü kişilere dönük kısıtlamaların onların vatandaşlık haklarını doğrudan engelleyecek, ihlal edecek düzeyde olmaması gerekiyor. Temel ihtiyaçlarında; örneğin markette alışveriş yapmak ya da seyahat etmek gibi. Bunlarda bir kısıtlama yapılması doğru değil ama bu kişilerin isteğe bağlı yapacağı aktiviteler; örneğin sinema, tiyatro, kapalı bir ortamda konser gibi etkinliklere girmelerinin engellenmesi söz konusu olabilir. Ya da aşı sertifikası yoksa da test sonucu talep edilebilir. Dolayısıyla yine tam bir yasaklama olmamış olur.”
Azap, özendirici uygulamaların yetişkin psikolojisine daha uygun olduğuna da vurgu yapıyor. Azap’a göre aşı kartı olanların sinema, konser, maç gibi etkinliklerde indirimden yararlanması gibi bir uygulama sonuç verebilir. “Rol modeller de çok kritik” diyen Azap, halkın bu modelleri örnek alacağının aşı kampanyasında öne çıkarılması gerektiğini söylüyor. Azap, toplumda aşıyla ilgili tüm bilgilerin TTB gibi objektif meslek örgütlerinden ve uzmanlık derneklerinden elde edilmesinin de kritik önemde olduğunu anlatıyor.