COVID pandemisini kontrol altına alabilmenin tek yolu hastalığın bulaşmasını azaltmaktır. Virüs insanlar arasında yayıldıkça değişime uğramakta ve daha bulaşıcı, daha ağır hastalık yapan ve aşıların etkisine daha dayanıklı varyantlar ortaya çıkmaktadır. Aşı, kişileri korumak ve pandemiyi durdurmanın yanı sıra varyant gelişmesini engellemek için de en etkili yöntemdir.
Bulaşıcı hastalıklarda, bir toplumda hastalığa karşı bağışıklık kazanmış bireylerin sayısı belirli bir oranın üzerinde olursa o hastalığın toplumda yayılması belirgin şekilde azalır. Pandeminin başından itibaren sıklıkla kullanılan “sürü bağışıklığı-herd immunity” ifadesi, toplum bağışıklığını ifade etmektedir. Her bulaşıcı hastalık için hastalığın yayılımını durdurabilmek amacıyla gereken toplum bağışıklığı oranı değişmektedir. Hastalık etkeninin bulaşma hızına ve aşıların etkinlik oranlarına göre değişmekle birlikte salgının kontrol altına alınabilmesi için Türkiye’de yaklaşık 60-70 milyon kişinin aşı olması gerekmektedir. Daha bulaşıcı varyantlar ortaya çıkarsa bu sayı artacaktır.
Kısaca özetlemek gerekirse, salgının yayılımını durdurmak için ulaşılması gereken toplum bağışıklığı oranına sadece aşılanma yoluyla güvenli bir şekilde ulaşılabilir.
COVID hastalığı için beş tür aşı geliştirilmiştir. Bu aşıların dördü bilinen yöntemlerle geliştirilirken mRNA aşıları yeni bir teknoloji ile geliştirilmiştir.
- İnaktive virüs aşıları; hastalığa neden olmayan ancak bağışıklık yanıtı oluşturan etkisizleştirilmiş virüs içeren aşılardır. Ülkemizde uygulanmakta olan Sinovac’ın CoronaVac aşısı ve her yıl uygulanan grip (influenza) aşıları inaktif aşılardır.
- Canlı atenüe aşılar; hastalığa neden olmayan ancak bağışıklık yanıtı oluşturan zayıflatılmış virüs içeren aşılardır. Kızamık, kabakulak, su çiçeği aşıları da canlı atenüe virüs aşılarıdır. Henüz dünyada kullanıma girmiş canlı atenüe COVID-19 aşısı bulunmamaktadır.
- Protein subunit aşıları; virüsün yapısını taklit eden protein parçalarını kullanan protein bazlı aşılardır. Novovax ® aşısı bu tüden aşıdır.
- Viral vektör aşıları; SARS-CoV-2 virüsünün RNA parçacıklarını taşıyan hastalık yapıcı etkisi olmayan virüslerin kullanıldığı aşılardır. Oxford-AstraZeneca aşısı, Sputnik V aşısı bu türden aşılardır.
- m-RNA aşıları; protein üretmek için genetik olarak tasarlanmış RNA parçacıklarını kullanan yeni teknoloji ürünü aşılarıdır. Ülkemizde uygulanmakta olan BioNTech aşısı bu türden bir aşıdır.
2021 yılı Haziran ayı itibariyle dünyada acil kullanım onayı ve ruhsat almış 11 aşı, kullanım onayı almak üzere olan bir aşı olmak üzere toplam 12 adet aşı bulunmaktadır.
Acil kullanım onayı veya ruhsat alan aşılar; Pfizer/BioNTech (ABD-Almanya-mRNA aşısı), Moderna (ABD-mRNA aşısı), Oxford-AstraZeneca (Birleşik Krallık-Viral vektör aşısı), Johnson & Johnson (ABD-Viral vektör aşısı), Gameleya-Sputnik V (Rusya-Viral vektör aşısı), SinoPharm (Çin-İnaktive virüs aşısı), Sinopharm Wuhan (Çin-İnaktif aşı), Cansino (Çin-Viral vektör aşısı), Sinovac (Çin-İnaktive virüs aşısı), Bharat Bitech (Hindistan-İnaktive virüs aşısı), Vector Institute (Rusya-Protein subunit aşısı) olarak sıralanabilir.
COVID-19 aşılarının hızlı geliştirilmiş olmaları ve kullanılmaya başlanmaları aşıların güvensiz olduğu anlamına gelmez. Bilimsel teknolojik ilerlemenin geldiği nokta, teknolojik altyapının hazır olması, salgının en başında virüsün genetik haritasının çıkartılmış olması, ulusal ve uluslararası kuruluşların büyük desteği, aşıların bu kadar hızlı geliştirilmesini sağlamıştır. Örneğin mRNA aşıları üzerinde yüzlerce bilim insanı 30 yıldan uzun bir süredir çalışmakta olduğu için hızla üretilebilmişlerdir. Aşı sonrası ciddi yan etkiler genellikle ilk 2 ay içerisinde ortaya çıktığından acil kullanım onayı veren kuruluşlar çalışmalarda 2 ay sonunda yan etki görülmemesini yeterli kabul etmişlerdir. Bugüne kadar 6 aydan uzun bir süre içinde farklı aşılardan toplam 2,5 milyar doz uygulanmış ve sonuçların gözlenme şansı olmuştur. Hem Sinovac® hem BioNTech® dünya genelinde güvenle uygulanmaya devam etmektedir.
Tüm aşılarda olduğu gibi COVID-19 aşılarının da yan etkileri olabilmektedir. Sık görülen yan etkiler aşı yerinde ağrı, ateş, halsizlik, baş ağrısı, kas ağrısı, ishal gibi yan etkilerdir. Bu yan etkiler, aşı ile verilen antijene karşı vücudumuzun yanıt vermesi nedeniyle ortaya çıkar. Genellikle kısa (1-3 gün) sürer ve çoğunlukla günlük yaşantımızı engellemeyecek kadar hafiftirler. İki dozda uygulanan aşılarda ikinci dozdan sonra yan etkiler biraz daha sık görülebilir. Şikayetler ağrı kesici, ateş düşürücü ile azaltılabilir. 3 günden uzun süren yan etkilerde doktora başvurmanızda fayda olacaktır. Nadir görülen yan etkiler %1’den daha az sıklıkta karşımıza çıkar. Alerji bunların başında gelir. Çoğu alerjik yan etki önemsizdir, çok nadiren ciddi alerji gelişebilir. Ciddi alerji aşıdan sonraki ilk dakikalarda ortaya çıkacağı için aşılanan kişilerin sağlık kuruluşunu 15-30 dakikadan önce terk etmemesi gerekir.
Bugüne kadar geliştirilen ve acil kullanım onayı alan tüm COVID-19 aşıları güvenlidir. Etkileri ve yan etkileri birbirlerine kıyasla farklılık göstermekte ise de hepsi Dünya Sağlık Örgütü’nün etkililik ve güvenlik kriterlerini karşılamaktadır. Bu nedenle, herhangi bir aşıyı özellikle beklemeksizin ilk temin edilecek aşıyı olmanız önerilir. Dünya genelinde uygulanmakta olan aşılar içerisinde varyantlara yüksek etkisi ve çok sayıda kişiye uygulanmış olmasından kaynaklanan bilimsel veri zenginliği ile BioNTech® öne çıkmaktadır.
Daha önce PCR testi ile COVID-19 geçirdiği kanıtlanmayan herkes, bir dönem COVID-19’a benzer şikayetler yaşamış olsalar bile aşılanmalıdır. Aşıların COVID-19 geçirmiş olan kişilerde farklı yan etkileri de olmadığından güvenli bir şekilde aşılanabilirler.
COVID-19 aşısı sonrasında PCR veya antijen testleri pozitifleşmez. Antikor testlerinde pozitifleşme olabilir. Ancak antikor testleri aşının işe yarayıp yaramadığını göstermek için kullanılmazlar. Aşıdan sonra antikorlarınıza baktırmanıza gerek yoktur. Aşıların sağladığı bağışıklık sadece antikorlara bağlı değildir. Rutin testlerle ölçemediğimiz hücre bağışıklığı ve salgılarımızda oluşan antikorlar korunmada çok önemli rol oynarlar.
Hayır. Antikorların miktarı koruyuculuğun derecesi hakkında bilgi vermediği gibi testlerden kaynaklanan nedenlerle yalancı olarak pozitif sonuç da çıkabilmektedir. Bu nedenle aşı olmak veya olmamak kararı için antikorlarınıza baktırmanıza gerek yoktur.
Hayır. Acil kullanım onayı almış aşılar bağışıklık sistemimize virüsü tanıtmak için farklı teknolojileri kullanırlar ancak hiçbirinin içerisinde canlı virüs bulunmamaktadır.
İki dozda uygulanması gereken aşıların birinci dozundan sonra gelişen koruma yeterli miktarda değildir. Bu yüzden ancak iki dozu tamamladıktan ve ikinci dozun üzerinden 14 gün geçtikten sonra aşının koruyuculuğunun tam olarak başladığını unutmamak gerekir.
İki doz şeklinde uygulanan aşılarda (ülkemizdeki her iki aşı da böyledir) ilk aşılama şemasının (iki dozun) aynı aşı ile yapılması gerekir. İki doz aşıyı aynı aşıyla olduktan sonra hatırlatma (rapel) dozlarının farklı türde bir aşıyla yapılması konusunda çalışmalar devam etmektedir, ilk veriler farklı aşı türleriyle yapılan aşılamaların etkili ve güvenli olabileceğini düşündürmektedir.
İlk dozdan sonra ciddi yan etki gelişmediği sürece ikinci doz aşınızı olmanızda sakınca yoktur. İlk dozla ciddi yan etki gelişti ise ikinci doz aşının uygulanması kararını hekiminizle görüştükten sonra vermelisiniz. Pek çok durumda ikinci doz yine de uygulabilecektir.
Evet. Mevcut aşılar belirtili hastalığa karşı etkili bir koruma sağlamakla birlikte virüsün solunum hücrelerinde çoğalmasını engelleme yeteneği aşıdan aşıya farklılık gösterir. Aşılanan kişilere virüs bulaşabilir ve hiç hastalanmadan da bulaştırıcı olabilirler. Çok düşük olasılıkla kendileri de hastalanabilirler. Bu nedenle aşılanmış kişilerin kişisel korunma önlemlerine salgın kontrol altına alınana kadar uymaları gereklidir.
Hem Sinovac® hem BioNTech® diğer herhangi bir aşıdan önce, sonra ya da eş zamanlı olarak güvenle uygulanabilir. Ancak bir yan etki gelişmesi durumunda hangi aşıya bağlı olduğunun anlaşılması ve kayıtların doğru tutulabilmesi için mümkünse diğer aşı ile arada 14 gün süre bırakılmalıdır.
On dört günden kısa bir süre önce COVID-19 hastasıyla maske, mesafe ve havalandırma koşullarına uymayan bir biçimde teması olan kişilerin aşılanmak için karantina sürelerinin dolmasını beklemeleri önerilmektedir. Bu önerinin nedeni bu kişilere yapılacak olan aşının zararından ziyade, aşının bu durumda koruma etkisinin olmamasından kaynaklanmaktadır.
Aşılar kısırlık yapmaz. Aşıdan sonraki aylarda, yıllarda gerçekleşecek gebeliklerden doğacak bebekler üzerinde hiçbir aşının olumsuz etkisinin olması beklenmez. Aşı hamilelere yapıldığında bile bebeğe zarar vermemektedir.
Gebe veya gebe kalmak isteyenler COVID-19’a karşı aşılanmalıdır. Hiçbir aşının gelecekte gerçekleşecek bir gebelik üzerinde olumsuz etkisi yoktur.
COVID-19 aşıları gebeliğin başından itibaren uygulanabilir. Ancak ilk üç ayda farklı nedenlere bağlı düşükler sıktır ve bu dönemde gerçekleşebilecek bir bebek kaybının aşıyla ilişkilendirilmemesi için aşıların gebelikten önce veya üçüncü aydan sonra yapılması tercih edilmektedir. Mevcut COVID-19 aşıları arasında gebelikte kullanıma dair en fazla veri BioNTech® aşısına ait olup güvenli olduğu gösterilmiştir. 3. aydan sonra uygulanabilir.
Evet. Emziren anneler de COVID-19’a karşı aşılanmalıdır. Mevcut COVID-19 aşıları anne sütü alan bebeklerde herhangi bir yan etkiye neden olmaz.
Grip aşılarından farklı olarak mevcut COVID-19 aşılarının hiçbiri yumurtada üretilmemektedir. Yumurtaya karşı alerjisi olanlar diğer alerjik bünyeli kişiler gibi Sinovac® veya BioNTech® aşısını olabilirler.
Hem Sinovac® hem BioNTech® kanser hastalarında güvenle uygulanabilir. Ancak BioNTech® aşısı bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde daha yüksek oranda koruma sağladığı için tercih edilmelidir. İdeal zamanlama kemoterapi başlamadan önce aşılamanın yapılmasıdır. Ancak kemoterapinin geciktirilemeyeceği durumlarda kemoterapiden birkaç gün önce aşı yapılabilir.
Hem Sinovac® hem BioNTech® bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda güvenle uygulanabilir. Ancak BioNTech® aşısı, bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde daha yüksek oranda koruma sağladığı için, tercih edilmelidir.
Evet. COVID-19 aşılarının sinir sistemi üzerinde olumsuz etkileri gösterilmediği gibi bu tür hastalığı olanlarda da güvenle kullanılmaktadırlar. Tedavi altındaki hastaların hangi aşıyı ne zaman olmaları gerektiğini kendilerini takip eden doktorlarına sormaları önerilir.
HIV pozitif bireylerin COVID-19’a karşı aşılanmasına engel bir durum bulunmamaktadır. Tersine bağışıklık sistemi baskılanmış olduğu için COVID-19 hastalığını ağır geçirebilirler bu yüzden aşılanmaları gerekir. Ancak, HIV infeksiyonu nedeniyle henüz yeni tedavi başlanmış olup kanda viral yükü yüksek ve/veya CD4+ T hücre sayısı <200/mm3 olan bireylerde aşı yanıtı sağlıklı popülasyona göre daha az olabilir. Bu kişilerde daha güçlü koruma sağladığı için BioNTech® aşısı tercih edilmelidir.
BioNTech® aşısı bağışıklık sistemini güçlü bir şekilde uyarmakta ve bu sayede yüksek oranda ve nispeten uzun süreli bağışıklık sağlamaktadır. Bağışıklık sistemini güçlü uyarması, romatizmal hastalığı olan bazı kişilerde hastalık belirtilerinde bir miktar artışa yol açabilir. Ancak bu artış geçici olduğu gibi hastalığın uzun süreli seyrini de etkilememektedir. Bu nedenle özellikle bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarla tedavi almakta olan hastaların BioNTech® aşısı olması önerilir.
Alerjik bünyesi olanlar, hatta daha önce herhangi bir maddeye veya ilaca (Penisilin gibi) karşı ciddi alerjisi gelişmiş kişiler sağlık kuruluşunda gözetim altında olmak kaydıyla BioNTech® aşısı olabilirler. Alerjik yanıt gelişme sıklığı BioNTech® aşısında biraz daha yüksek olmakla birlikte tüm aşılarda söz konusu olabilir. Aşılara bağlı ciddi alerjik reaksiyonların büyük çoğunluğu ilk dakikalarda ortaya çıktığından aşı olan kişiler sağlık kuruluşunu 15-30 dakikadan önce terk etmemelidir.
Dünya genelinde yapılan çalışmalarda hemen tüm aşıların varyantlara karşı azalmış da olsa etkileri olduğu gösterilmiştir. Mevcut aşılar arasında BioNTech® aşısının varyantlara diğer aşılara kıyasla biraz daha etkili olduğunu gösteren yayınlar mevcuttur.
Aşı günü ağrı kesici veya ateş düşürücü olarak parasetamol içeren ilaçların kullanılması aşının etkisini azaltmaz. Aşıya bağlı kol ağrısı, kızarıklık şişlik gibi durumlar ortaya çıkması halinde parasetamol içeren bu tür ilaçlar rahatlıkla kullanılabilir.
COVID-19 aşılarından sonra kan sulandırıcı kullanmaya gerek yoktur. Ülkemizde henüz kullanımda olmayan viral vektör teknolojisi ile üretilen aşılardan sonra kan pıhtılaşmasında artış olduğuna ilişkin bildirimler olmakla birlikte bunun aşıdan kaynaklandığı kesin değildir ve kan sulandırıcı kullanmayla engellendiği gösterilememiştir.
Antibiyotik kullanırken COVID-19 aşısı olunabilir. Ancak vücutta ateşle seyreden bir infeksiyon varken aşı uygulandığında aşıya karşı yanıt azalabilir. Bu nedenle ateşli hastalık geçirmekte olan kişilerin 48 saat ateşsiz olduktan sonra, şikayetleri azalınca aşı olmaları önerilir.
Sigara içenlerde bazı aşılara karşı yanıtın azaldığını gösteren veriler bulunsa da aşı olunan günde sigara içilmesi aşıya karşı yanıtı ayrıca etkilemez.
Aşı olunan gün tüketilen az-orta miktarda alkol aşıya karşı yanıtı etkilemez. Aşırı alkol tüketiminin ise yanıtı azaltabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca aşırı alkol tüketimine bağlı yan etkiler aşı yan etkileriyle karışabileceğinden aşı olduğunuz gün yüksek miktarda alkol tüketiminden kaçınmanız önerilir.
Aşı olduğunuz gün duş almanızın, banyo yapmanızın hiçbir sakıncası yoktur.
Kalp pili olan veya kalpte ritim bozukluğu olan kişiler her iki aşıyı (Sinovac® veya BioNTech®) da olabilirler.
Ülkemizden henüz böyle bir bildirim olmamıştır. Ancak ABD’den veriler BioNTech® aşısının uygulandığı 25 yaş altı grupta kalp kası iltihabı görülme sıklığının aynı yaş grubunda beklenen sıklıktan fazla olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte Amerikan Kardiyoloji Derneği bu artışın sınırlı olduğunu, hastaların iyi seyrettiğini ve doğrudan aşıya henüz bağlanamadığını belirtmektedir. Amerikan Hastalık Önleme Merkezi (CDC) bu verileri değerlendirerek 12 yaş üstüne BioNTech® aşısının yapılmasına devam etme kararı almıştır.
İnsan hücrelerinde genler hücre çekirdeğinde bulunur ve DNA yapısında bilgilerden oluşur. BioNTech® ve benzer teknolojili aşılarda bulunan genetik şifre bileşeni (mRNA) bağışıklık sistemini uyaran proteinlerin hücrelerimizde sentezlenmesini sağlarlar. Ancak bu şifre (mRNA) hücre çekirdeğine giremez, genlerimize ulaşamaz, genlerimizi değiştiremez. 2008 yılından beri insanlarda kansere ve başka infeksiyonlara karşı aşı geliştirilmesi için denenmekte olan bu teknoloji güvenlidir.
Halk arasında felç olarak bilinen durum çeşitli bakteri ve virüs infeksiyonlarından sonra görülen ve beyinle ilgili olmayıp kaslara giden sinirlerdeki hasardan kaynaklanan bir hastalıktır ve Guillain-Barre Sendromu olarak tanımlanır. Grip aşılarında da gündeme gelen bu nadir sendrom aşılanmayan topluluklarda aşılanmış topluluklara kıyasla daha sık görülmektedir. Sinovac® aşısı bu açıdan güvenlidir.
Hayır. Mevcut antikor testleri ile belirlenen seviyelerin hangi değerden itibaren ve ne kadar süre koruyucu olduğu bilinememektedir. Ayrıca testlerden kaynaklanan nedenlerle yalancı olarak pozitif sonuç da çıkabilmektedir. Bu nedenle aşı olmak veya olmamak kararı için antikorlarınıza baktırmanıza gerek yoktur.
Şimdiki veriler BioNTech® aşısının oluşturduğu bağışıklık yanıtının güçlü bir şekilde 9-12 ay devam ettiğini gösterdiğinden 2 doz BioNTech® olan kişilerin 9-12 ay boyunca ek doz aşı olmalarına gerek yoktur. Bu kişilerde 3. doz aşıya ihtiyaç olup olmayacağı ve ne zaman olacağı bu konuda yapılmakta olan çalışmaların sonuçlarına ve ortaya çıkabilecek yeni varyantlara göre belli olacaktır. Sadece BioNTech® bulunan ülkelerde 2 doz uygulanmaktadır.
İki doz Sinovac® aşısı olan kişilerde oluşan bağışıklık yanıtının 3-6 ay içerisinde giderek azaldığı gözlenmektedir. Ayrıca Sinovac® aşısının tüm dünyada birkaç ay içinde hakim hale gelmesi beklenen Delta varyantına karşı etkisi de sınırlı gözükmektedir. Bu nedenlerle iki doz Sinovac® aşısı olanların ikinci dozdan 3-6 ay sonra 3. doz (hatırlatma veya rapel) aşıyı olması hem kendilerinin korunması hem de Delta varyantının yayılmasının önlenmesi açısından akılcı olacaktır.
Bu kişilerde 3. doz aşı Sinovac® ile uygulanabilir. Ancak Delta varyantına karşı koruyuculuğu sağlamak açısından, özellikle sağlık çalışanları, kalabalık yerlerde çalışanlar gibi virüsle karşılaşma olasılığı yüksek kişilerin, ayrıca daha güçlü bağışıklık oluşturduğu için ileri yaştaki kişiler ve bağışıklık yetmezliği olanların 3. doz aşıyı BioNTech® ile olması tercih edilmelidir.
BioNTech® aşısının yan etkileri yaş ilerledikçe azalmakta buna karşın koruyuculuğunda ise önemli bir değişiklik olmamaktadır. Sinovac® aşısının koruyuculuğu ileri yaştaki kişilerde azaldığından ileri yaş grubunda ülkemizdeki aşılardan BioNTech® aşısının uygulanması önerilir.
Bugüne kadarki bilimsel veriler hastalığı belirtili olarak geçiren kişilerde bağışıklığın yaklaşık 6-12 ay devam ettiğini göstermekle birlikte zamanla koruyuculuğun azalması söz konusu olduğundan hastalığı geçiren kişilerin 3-6 aydan itibaren aşılanabilecekleri düşünülmektedir
Hastalığı geçirmiş olan kişilere 3-6. aydan itibaren tek doz BioNTech® aşısının uygulanması ile yüksek düzeyde bağışıklık yanıtı oluştuğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Daha az sayıda veri olmakla birlikte hastalığı geçirmiş olan kişilere iki doz olmak kaydıyla Sinovac® aşısı uygulamasının da yüksek düzeyde bağışıklık sağladığı gösterilmiştir. Bu konuda kesin öneride bulunmak için hastalığı geçirenlere tek doz BioNTech® veya iki doz Sinovac® uygulamalarından hangisinin daha faydalı olacağını araştıran çalışma sonuçlarına ihtiyaç vardır. Ancak eldeki verilerle Delta varyantının yayılmasının önlenmesi ve yeni varyantların ortaya çıkmasının engellenebilmesi için hastalığı geçirenlere 3-6 ay sonra BioNTech® aşısının uygulanması daha akılcı görünmektedir.
Bir veya iki doz sonrasında COVID geçiren kişiler tıpkı aşılanmamış ve COVID geçirmiş kişiler gibi hastalıktan sonra 3-6. aydan itibaren aşılanabilecekleri düşünülmektedir. Bir doz Sinovac® aşısından sonra COVID geçirmiş olanların 3-6. aydan itibaren olacakları aşı birinci dozla aynı aşı olabileceği gibi hem kendilerinin korunması hem de Delta varyantının yayılmasının önlenmesi ve yeni varyantların ortaya çıkmasının engellenebilmesi açısından BioNTech® aşısı olmaları doğru olacaktır.
Solid organ nakli yapılmış kişilerde COVID-19’un ağır seyretme riski yüksektir, bu nedenle aşılanarak hastalıktan korunmaları oldukça önemlidir. Tüm solid organ nakli alıcılarında, ülkemizde olan inaktive virus aşısı veya mRNA aşısı uygulanabilmektedir. Ancak bu kişiler bağışıklık sistemlerini zayıflatan ilaçlar da kullandıkları için, daha immunojen olan mRNA aşılarını tercih etmeleri önerilir. Bağışıklığı etkileyen ilaçların kullanımı bu kişilerde aynı zamanda aşıya yanıt ve koruyuculuk oranlarının da düşüklüğüne neden olabileceğinden, solid organ nakli alıcıları aşılandıktan sonra maske ve mesafe gibi kişisel koruyucu önlemlere uymaya da devam etmelidir. Transplantasyondan sonra aşılama için ideal zaman tam olarak bilinmemekle birlikte, hastalığı edinme riskine ve koruyucu bağışık yanıt geliştirebilme olasılığına göre değerlendirme yapılmalıdır. Mümkün olan durumlarda, transplantasyondan sonra en erken 1. ayda, T veya B lenfositleri azaltan tedaviler (örn. anti-timosit globülin, rituksimab vb.) alan kişilerde ise bu ajanların kullanımından en az 3 ay sonra aşılama yapılması tercih edilmelidir.