Doç. Dr. Ziya Kuruüzüm ile Röportaj
Öncelikle bize kendinizi biraz anlatmanızı ve yoğun iş temponuz dışında kendinize ayırdığınız zamanda ilgilendiğiniz bir hobi varsa onu öğrenmeyi isteriz?
Öncelikle röportaj isteğiniz için teşekkür ederim. İnsanın kendinden söz etmesi zor olsa da kısaca; iyi bir insan ve iyi bir hekim olmayı hedeflemiş bir kişi olarak yaptığı işe değer veren, ona yeni değerler katan ve bundan mutluluk duyan bir kişilik yapısına sahip olduğumu düşünüyorum.
Hepimizin yoğun bir iş temposunda çalıştığımız gerçek ve bu tempo hiç azalmamakta, tersine bir zaman içinde sürekli olarak artmakta. İşte bu yoğun çalışma süresinin dışında herkesin zihnini rahatlatacak, yaşama sevincini arttıracak bir takım hobilerin olması gerekli. Hedeflenen bu aktivitelere daha fazla zaman ayırmak olsa da zaman içinde maalesef süreç tam tersine işliyor. Şüphesiz, benim de bir takım hobilerim var. Bunların başında okumaya ayırdığım zaman geliyor. Bunu sadece kitap okumak olarak algılamayalım. Ekonomik ve siyasi gündemin iyi bir takipçisi olduğumu söyleyebilirim. İlgilendiğim konularda fikir sahibi olabilmek için derinlemesine bilgi sahibi olmayı hedeflerim. İkinci olarak, toprakla ve bahçeyle uğraşmanın insanı mutlu ettiğine inanırım. Bunu, insanın negatif enerjisini boşalttığı benzersiz bir alan olarak görürüm. Bunun dışında, eğitimini aldığım ve sertifikasına da sahip bulunduğum şarap degüstatörlüğü (tadımcılığı) yapmayı da zaman buldukça ve büyük keyif alarak yapmayı severim.
Genç meslektaşlarımıza bilimsel platform özgürlüğünün sağlanması için önerileriniz neler olur? Onların üzerine düşen görev ne olur?
Bilimsel düşüncenin çıkışı kabaca araştırma, keşfetme, gerçeğe ulaşma ve bilinmeyeni görünür kılma olarak tanımlanabilir. Bu amaca yönelmenin ilk kıvılcımı araştırma isteğine sahip olmak, öngörüde bulunabilmek ve mutlaka heyecan duymaktır. Genç meslektaşlarıma bulundukları çalışma ortamında bilimsel kurallar ve metodoloji çerçevesinde araştırmaya bir noktadan başlamalarını öneririm. Her çalışma her zaman çok ileri bir çalışma olmayabilir. Daha sonra bu çalışmalarını kongrelerde sunmaya çaba göstermelidirler. O platformlardan biri de kuşkusuz KLİMİK kongresidir. Son dört yıla baktığımızda, kongremize başvurup sözlü ya da poster olarak kabul edilen bildiri sayısının rekor düzeye çıktığını söyleyebilirim. Bunların içinde de genç meslektaşlarımın çalışmalarının payı önemli bir orana sahiptir. İyi çalışmalar her zaman hak ettiği karşılığı bulmalıdır ki, araştırma heyecanı sönmesin.
KLİMİK-2019’da kongre genel sekreteri olarak görev almaktasınız. Kongre hazırlıklarında sizi en çok zorlayan süreçler nelerdir?
Bugüne dek böylesine büyük bir kongre sekreterliğinde ilk kez bulundum ve bu görevde bulunmaktan da büyük bir onur duydum. Kongre düzenlemenin türlü çeşit ayrıntılarla boğuşmak olduğunu ve kongre başarısının da tüm bu ayrıntıların doğru bir şekilde kurgulanmasıyla paralellik gösterdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Kongre hazırlık süreçlerinde daha önce yer alan tecrübeli hocalarımızın ve çok deneyimli bir organizasyon firmasının varlığı bu süreçlerin çok daha kolay sonuçlanmasını sağlıyor. Bununla birlikte kongre bilimsel programının hazırlanması aşamasında en güncel, en ilgi çekici ve merak uyandıran konuların doğru bir şekilde seçiminin ve yerleştirilmesinin anahtar rol oynadığını düşünüyorum.
(Röportaj, 13-16 Mart 2019’da Antalya’da gerçekleştirilen XX. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi sırasında yapılmıştır.)