Tıp Fakültelerinde Eğitim Durdu, Duracak
EKLENME TARİHİ: 18 Aralık 2013
Hükümetin Türkiye’deki hekim sayısını 2020 yılında 200.000’e çıkarma hedefi doğrultusunda, tıp fakültesi ve tıp öğrencisi sayısını hızla artırmaya çalışması, tıp fakültelerinin gerekli altyapı olanaklarından ve eğitici kadrolardan yoksun bırakılmasına karşı başlatılan imza kampanyası 18 Aralık 2013 Çarşamba günü yapılan bir basın açıklamasıyla sonlandırıldı.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakülteleri Öğrencileri, İstanbul Tabip Odası ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakülteleri Öğretim Üyeleri Girişimince gerçekleştirilen basın açıklaması için yemekhane binası önünde biraraya gelindi. “Çapa’da Eğitim Durdu, Duracak” pankartı arkasında toplanan öğrenciler ve öğretim üyeleri hastane içinde bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş sırasında “Ferman YÖK’te Derman Bizde”, “Öğrenci Hoca Omuz Omuza” sloganları atıldı. Yürüyüş sonunda tekrar yemekhane binası önünde toplanılarak konuşmalar gerçekleştirildi.
İlk konuşmayı Oda Başkanımız Prof. Dr. Taner Gören yaptı. Dr. Gören; “Burada çok önemli, hayati bir sorun sebebiyle toplandık. Biz tıp eğitimini verenler, bu mesleği uygulayan hekimler olarak Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında uygulanan politikaların sağlığa zarar verdiğini, yeterli ve nitelikli sağlık hizmeti verilemediğini görüyoruz, yaşıyoruz. Yani 700 bin sağlık çalışanı mutsuz ama halkın büyük çoğunluğunun sağlık sisteminden memnun olduğunu söyleyen anketler yapılıyor. Ancak halkımız Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sağlık hizmetlerinde ne tür yıkımlara yol açacağını henüz göremediği için yanıltıcı bir memnuniyet tablosu bu. Bizler, hekimler, öğretim üyeleri olarak bu gidişatın yanlış olduğunu haykırıyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programıyla gündeme gelen uygulamaların en fazla yıkım yarattığı alan –gerek mezuniyet öncesi, gerekse mezuniyet sonrası- tıp eğitimi. Hükümet ‘sisteme çok sayıda doktor gerekiyor’ zihniyetiyle altyapısı yetersiz, öğretim üye sayısı yetersiz çok sayıda tıp fakültesi açmakta. Tıp eğitimi aynı zamanda para getiren bir rant alanı olarak da görülüyor. Bu sebeple özel üniversite bünyesindeki tıp fakültelerinin sayısı da hızla artıyor. Bugün Türkiye’de 90 civarındaki tıp fakültesinden 20’yi aşkını paralı eğitim verilen, hastaların da % 200 fark ücretleri ödeyerek bakıldığı paralı hastaneler durumunda. Yine Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın adımlarından biri olarak sözde Tam Gün Yasası gündeme getirildi. Öğretim üyelerinin hastalara tam gün hizmet vermesi argümanıyla gündeme getirildi bu yasa ancak esas amaç öğretim üyelerini özel hastanelerde ucuz işgücü olarak kullanmak, onlar üzerinden rant sağlamaktı. Bugün Meclis’te bekletilen Torba Yasa’yla bu amaç iyice açığa çıkmıştır. Yine üniversitelere performansa dayalı ücretlendirme getirilerek çalışma ortamı zedelendi. Son olarak da, özellikle İstanbul Üniversitesi tıp fakültelerinde, fiziki koşulların yetersizliği sebebiyle kontenjanların azaltılması gerekirken % 30 oranında artırıldı; Suriye ve Mısır’dan gelenlerin düzgün kriterler gözetilmeden, yatay geçişle tıp fakültelerine alınacağı bildirildi. Bu durum bardağı taşıran son damla oldu. Alt yapı, fiziki koşullar yetersizken bu kontenjan artışlarıyla tıp eğitimine büyük zarar verilecektir. Kontenjanların bu şekilde artırılması kabul edilemez. Tıp eğitiminde süregiden bu yıkımın durdurulması gerekiyor. Biz hem İstanbul Üniversitesi tıp fakülteleri öğretim üyeleri olarak hem de İstanbul Tabip Odası olarak bu mücadelede, öğrencilerimizin yanında yerimizi alıyoruz. Sonuç alıncaya kadar mücadeleyi sürdüreceğiz” diye konuştu.
İ.Ü. Tıp Fakülteleri Öğretim Üyeleri Girişimi adına konuşan Prof. Dr. Raşit Tükel ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Tıp fakültesi kontenjan sorunu halkın sağlığını tehdit ediyor. Acil çözüm istiyoruz; fakültemizde istiyoruz, Türkiye’deki tüm fakültelerde istiyoruz. Hükümetin Türkiye’deki hekim sayısını 2020 yılında 200.000’e çıkarma hedefi, tıp fakültesi ve tıp öğrencisi sayısını hızla artırmıştır. Ülkemizde tıp fakültelerinin sayısı 2006 yılında 50 iken 2013 yılında % 72 artarak 82 tanesi faal olmak üzere 86’ya çıkmıştır. Tıp fakültelerinde eğitim altyapısı yetersizdir. Eğitim açısından ihtiyaçlar belirlenmemektedir. Eğitim-öğretim çalışmaları, araştırma faaliyetleri planlanmamaktadır. Öğrenci sayıları, eğitim-hizmet dengesi açısından akademik kadrolar oluşturulmamıştır, yetersiz oluşturulmuştur. Aynı şekilde tıp fakültesi kontenjanları da eğitim altyapısını zorlayacak şekilde artırılmaktadır. Ülkemizde tıp fakültesi öğrenci kontenjanları toplam olarak 2007 yılında 5000 civarındayken 2013 yılında % 140 artırılarak 13 bine çıkartılmıştır. Kontenjan artışı İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp Fakülteleri içerisinde ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Altyapı olanaklarında bir iyileştirme sağlanmadan, hatta altyapı daha kötüye giderken, binalarımızın bir kısmı yıkılmışken, 2007 yılında 318 olan İstanbul Tıp Fakültesi öğrenci kontenjanı 2013 yılında % 57 artırılmış, 498’e çıkmıştır. Buna yatay geçişler, sınıfta kalan öğrenciler dahil değildir. Aynı tarihler arasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde artış oranı % 58’dir. Bu artışa rağmen bizler yerinde yapılanma nedeniyle binalarımızın bir kısmını kaybederek, çok zor koşullarda eğitim verme, alma durumunda kalacağız. Bu koşullarda % 60’lık bir kontenjan artışı çok önemli bir sorun oluşturuyor. Ayrıca öğretim üyeleri arasından kayıplar yaşanıyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı açısından, Torba Yasa içerisindeki sağlıkla ilgili maddeler geçerse, yasalaşırsa tıp fakültesi öğretim üyeleri özel hastanelerde, vakıf üniversitelerinde çalışmaya zorlanacaktır, öğretim üyesi sayısı azalacaktır. Şu anda 440’ı gitmiş olan öğretim üyesi sayısı önümüzdeki süreçte daha da azalacaktır. Öğretim üyesine düşen öğrenci sayısı 6’yı geçmiştir. Ayrıca tıp fakültelerinde çok ciddi bir mali kriz yaşanmaktadır. SGK geri ödemeleri hastanelerde ortaya çıkan maliyetleri karşılamamaktadır. Tıp eğitimi ağırlıklı olarak uygulamalı bir eğitimdir. İyi hekim yetiştirmenin ön koşulu yeterli sayıda hasta görmek ve muayene etmekten geçmektedir. Fakat öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı arttıkça bu mümkün olmamaktadır. ‘Kontenjan azaltılması’ talebine YÖK kontenjan artışı ile cevap vermektedir. Son olarak da tüm sınıflarımıza, mevcut sayının % 10’u oranında; Suriye ve Mısır’daki üniversitelerden, Türk Vatandaşı, bu ülkelerin vatandaşı ve bu ülkelerdeki yabancı öğrencilerin alınması kararı eğitim ilkelerine aykırıdır. Fakültelerimizde nitelikli tıp eğitimi verilmesi olanağını ortadan kaldırmaktadır. Bizler yeterli bilgi ve beceriye sahip, yetkin birer hekim olarak yetiştiremediğimiz öğrencilerimizin halkın sağlığına tehdit oluşturacağının farkındayız ve sessiz kalarak bu ciddi yanlışa ortak olmak istemiyoruz. Öğretim üyeleri olarak yatay geçişlerde kontenjanların artırılmamasını, 2014 yılından başlayarak eğitim olanaklarımız ve yeniden yapılanma süreci göz önüne alınarak tıp öğrencisi kontenjanlarının, nitelikli tıp eğitimi verebileceğimiz oranlara çekilmesini talep ediyoruz. Bu basın açıklamasının ardından tıp öğrencileri ve öğretim üyelerinin topladığımız imzaları rektörlüğe götüreceğiz ve bu taleplerimizi somut şekilde ortaya koyacağız. Taleplerimizin arkasında olma ve sonuç alıncaya kadar ısrarcı olma kararlılığımızı kamuoyuna duyuruyoruz.”
Konuşmaların ardından ortak basın açıklamasını İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi Ezgi Arıcı okudu. Açıklamada; tıp fakültelerinde eğitimin niteliksizleştirilmesinin yakın gelecekte sağlık sisteminde büyük yıkımlara sebep olacağı dile getirildi. Tıp fakültelerinde altyapı ve öğretim üyesi sayısına bakılmaksızın kontenjan artışına gidilmesinin eğitimin niteliğini düşürdüğüne dikkat çekildi. “Yaşadığımız bu sorun o denli yakıcı hale geldi ki, değil bir hastayı muayene etmek, hasta odalarına sığamaz hale geldik, amfilerden, laboratuvarlardan taşıyoruz. Eğitim hakkımız hiçe sayılıyor” denildi. Kontenjan artışlarının piyasacı politikalarla şekillenen sağlık sistemine ucuz işgücü yetiştirmeye hizmet ettiği dile getirildi. Açıklamada; “Çok zor yollardan geçerek bu fakültede okumaya hak kazandık, ancak yasalarla güvence altına alınmış eğitim hakkımız çıkartılan kararnameler ve YÖK’ün yönetmelikleriyle gaspedilmektedir” denildi.
Açıklamanın ardından, İ.Ü. tıp fakülteleri öğretim üyeleri ve öğrencilerinden toplanan imzalar oluşturulan bir heyet tarafından İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne sunuldu.