AVRUPA ANTİBİYOTİK FARKINDALIK GÜNÜ
18.11.2013 14:12
KLİMİK Derneği Başkanı Prof. Dr. Ergönül: “Örneğin grip olunca, baş ağrısı olunca, ateş yükselince antibiyotik kullanmak doğru değildir. Her aklımıza geldiğinde bunu almamalıyız. Bunun için yine hekime başvurmak gerekli”
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Derneği Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül,hekime başvurmadan, bilinçsizce antibiyotik kullanılmasının doğru olmadığını, söyledi.”Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü” dolayısıyla, derneğin Harbiye’deki binasında basın toplantısı düzenleyen Ergönül, antibiyotiklerin toplumsal ilaçlar olduğunu ve diğer ilaçlardan farklı olarak, bir kişiye yazılan antibiyotiğin, onun dışında çevresini ve giderek toplumu ilgilendirdiğini ifade etti.
Ergönül, “aspirin alır gibi” antibiyotik alınamayacağına işaret ederek, “Örneğin grip olunca, baş ağrısı olunca, ateş yükselince antibiyotik kullanmak doğru değildir. Her aklımıza geldiğinde bunu almamalıyız. Bunun için hekime başvurmak gerekli. Ayrıca hekime başvurduğumuzda da ‘Bana gerçekten antibiyotik gerekli mi?’ sorusunu sormanın da zamanı gelmiştir. Bilinçli olan hastalarımız ve tüm toplum, hekimlerine ‘Bana antibiyotik yazdınız ama ne için gerekli?’ şeklinde, uygun bir dille sormalılar” dedi.
Hekimlerin antibiyotik yazarken açıklama yapmaları gerektiğine değinen Ergönül, hastanın verilerinin, laboratuvar değerlerinin arasında bir mantık kurulup, hastaya anlatılması gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Ergönül, örneğin, genç kadınlarda sıklıkla görülen sistit için verilen antibiyotiklere karşı, her beş kişiden birinin dirençli olduğunu belirterek, “Antibiyotik direnci olduğunda enfeksiyon tedavi edilemiyor ve bakteri vücutta üremeye devam ediyor. Çünkü dirençten dolayı verilen ilaç yerini bulmuyor. Direnç oluşumunda en önemli etkenlerden biri olan gereksiz antibiyotik kullanımı Türkiye’de had safhadadır” diye konuştu.
Klimik Derneği Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Neşe Saltoğlu da bu alanda çalışma yapan ve gündemi izleyen Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji uzmanlarının yaklaşan tehlike konusunda özellikle son birkaç yıldır uyarıda bulunduklarını söyledi.
Saltoğlu, çok ilaca dirençli bakterilerin tedavisinin en önemli sorun olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Antibiyotik direncine karşı duyulan bu korku gerçekleşti. Çünkü tüm antibiyotiklere dirençli bakteriler artık her yerde. Üstelik bu sadece birkaç ülkenin değil, tüm dünyanın sorunu. Seyahatler, toplantılar gibi nedenlerle insanların bir ülkeden diğerine kolayca ulaşması, hiç beklenmeyen direnç sorunlarının yayılmasına neden olmakta. Artık tek başına bir ülkenin direnç sorununa eğilmesi ve önlem alması, uygulaması yetmiyor. Tüm ülkelerin aynı duyarlılığı gösterip, önlemleri alması gerekli. Bir şekilde hastanede ayaktan ya da yatarak hizmet alan bir hasta, bu mikroorganizmalarla da karşılaşmış oluyor. Hasta başvurusu, hasta nakli nedenleriyle bu mikrorganizmalar hastaneden hastaneye, şehirden şehire, ülkeden ülkeye yayılıyor. Sadece hastane kaynaklı enfeksiyonların tedavisinde sorun yaşanmamakta, toplum kaynaklı enfeksiyonlarda da direnç sorunu daha fazla artmaya devam etmektedir. Bunun sonucunda insanların basit bir enfeksiyon geçirmesinde bile, iyileşmede ciddi sonuçlar doğabilecektir.
“Türkiye’de her üç reçeteden birinde antibiyotik yazılıyor”
KLİMİK Derneği Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu Kurucu Başkanı ve Üyesi Prof. Dr. Ayşe Willke Topçu ise Türkiye’de her üç reçetenin birinde antibiyotik yazıldığını belirtterek, “Sağlık Bakanlığının araştırmasından öğreniyoruz ki, 2012 yılında yazılan yaklaşık 336 milyon reçetenin 112 milyonu antibiyotik içermektedir. Dünya Sağlık Örgütü, her 7 reçeteden birinin antibiyotik içermesinin normal olduğunu bildirmekteyken, Türkiye’de her 3 reçeteden birinde antibiyotik yazılmaktadır. Türkiye’de normal kabul edilenden 2-2,5 kat daha fazla antibiyotik reçetesi yazılmaktadır” diye konuştu.
Topçu, Türkiye’de en çok Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde reçete yazıldığını, esas mücadele edilmesi gerekenin gereksiz kullanım olduğunu ve gereksiz kullanımda en önemli eksikliğin antibiyotik uygulamasındaki bilgi eksikliği yanında, tanı konusunda hekimin yetersizliğinin rol oynadığını söyledi.
“Performans sistemi”nin de bu açıdan olumsuz etkileyen faktörlerden biri olduğunu da savunan Topçu, şöyle devam etti:
“Hekimin çok sayıda hasta bakması demek, hastasına ayırdığı zamanın kısalması demektir. Bunun sonucunda da tanıda yetersiz kalınabilir. Diğer yandan laboratuvar olanaklarının yetersizliği, enfeksiyonun ve varsa enfeksiyon etkeninin ortaya konulamaması sonucunu doğurur ki, hekim hastasına zarar vermemek adına tam tanıya varamadan, geniş etkili bir antibiyotik yazarak bu durumu gidermeye çalışabilir. Hastanın veya hasta sahibinin antibiyotik beklentisi, firma promosyonları, hekimin yalancı bir emniyet duygusu ve benzeri pek çok diğer nedenler sıralanabilir. Antibiyotikler en çok hiç bir işe yaramadığı viral kaynaklı enfeksiyonlarda kullanılıyor. Örneğin nezle, grip, ishal gibi hastalıklarda antibiyotik kullanılması ki bunun vücudumuzun dost mikroplarını öldürdüğü için zararı dahi vardır. İkincisi de ameliyatlarda enfeksiyon gelişmesin diye kullanılan antibiyotiklerin ameliyat esnasında kullanılacak bir tek dozu yeterli olduğu halde ameliyattan sonra 7-10 gün hastaya antibiyotik verilmesidir. Bir diğer yanlış uygulama en dar etkili antibiyotiği kullanmak yeterliyken, gereksiz yere geniş etkili bir veya hatta 2-3 antibiyotiğin birlikte kullanılmasıdır.”
Muhabir: Hatice Şenses Kurukız
Yayınlayan: M.Tevfik Erçetin
Klimik Derneği Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu’nun Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü Dolayısıyla Basında Yer alan Açıklamaları İçin [Tıklayınız]