Suriye’ye Emperyalist Saldırıya Hayır! Basın Açıklaması
29 AĞUSTOS 2013
Ortadoğu’daki emperyalist kuşatma devam ederken, ABD müttefikleri ve bölgede işbirlikçi devletleri üzerinden Suriye’ye bugün yeni bir askeri müdahale hazırlığını gündeme getiriyor.
İki yıldır emperyalizmin yönelimleriyle Suriye’yi yeniden dizayn etmek adına kanlı bir iç savaşı körükleyen ABD emperyalizmi, şimdi de kimyasal silah bahanesiyle ülkeye doğrudan askeri müdahalenin planlarını yapmakta.
Kim tarafından ve ne amaçla olursa olsun kullanımının bir insanlık suçu olduğu kimyasal silahlar, emperyalist güçler tarafından yine kanlı bir savaşın gerekçesi olarak kullanılmaya çalışılıyor. Kamuoyunun bilgisine objektif bir araştırmayla sunulması ve sorumlularının bir an önce yargılanması gereken kimyasal silahlar, daha önce Irak ve Libya’da olduğu gibi yine daha fazla kanın, daha fazla vahşetin gerekçesi haline getirilmeye çalışıyor.
Suriye’yi iki yıldır harap eden müdahalenin bugün emperyalist bir savaşa dönüştürülmek istenmesinin ardında tek bir gerekçe vardır; o da emperyalizmin daha fazla güç hırsıdır.
Daha önce Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da bugünkü gibi yine “özgürlük ve demokrasi” sözcüklerinin ardına gizlenerek benzer bir vahşetin altına imza atanlar, ardında milyonlarca ölüm bıraktılar. Sadece 2 yıldır Suriye’de sürdürülen iç savaş nedeniyle yüz binlerce insan hayatını kaybetti.
Yalnızca ülkemize mülteci olarak sığınan Suriyeli vatandaşların sayısı üç yüz bini geçmiştir. Emperyalist ülkeler ve işbirlikçilerince desteklenen silahlı çetelerin kan deryasına çevirdikleri ülkelerinden kaçarak insanlık dışı şartlarda yaşama mahkum edilen yüzlerce Suriye vatandaşı, hastalık ve açlık gibi nedenlerle ölümle yüz yüze yaşamaya devam etmektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan savaşlarda en ağır bedeli ödeyen kadınlar ise Suriye’de de iki yıldır devam eden bu vahşette şiddetin her biçimine maruz kalmıştır.
AKP iktidarı ise başından itibaren Suriye’de sürdürülen iç savaşın destekleyicisi ve tarafı olmuştur. AKP iktidarı Suriye’nin kaderinin Suriye halklarının elinden alınmaya çalışıldığı bu iki yıl içinde Suriye’de etnik ve mezhepsel çatışmaları sürdüren silahlı çeteleri desteklemekten, kardeş halklarla savaşı ve düşmanlığı körüklemekten geri durmamış, insani ve tıbbi yardımlara dahi sınırları kapatarak katliamları desteklemiş, bugüne dek ülkemizi NATO’nun askeri yığınağına çevirmiştir.
Memleketimizin dört bir yanını üslerle, NATO askerleriyle, ölüm füzeleriyle doldururken, savaşın kanlı bombalarının ülkemize yağmasına neden olmuş, ülkemiz savaşın parçası haline gelmiştir.
Yanıbaşımızda, komşumuz Suriye’de süren savaş ortamı kuşkusuz en başta Türkiye’yi etkilemektedir. Suriye’de halkların etnik ve mezhepsel farklılıkları körüklenerek karşı karşıya getirilmesi doğrudan Türkiye’yi etkilemekte, ırkçı şoven politikalarla halklar arasındaki mesafe açılmaktadır.
Dahası, iç savaş gücü çetelere para ve silah yardımlarıyla savaşı kışkırtan AKP iktidarı, sınır ili Hatay’da ve Urfa gibi birçok yerde bu çetelerin ellerini kollarını sallayarak çevreye terör saçmasına izin vermektedir. Ülkemizin günden güne biraz daha savaş batağına çekildiği bu sürecin en büyük bedelini ise hiç kuşku yok ki bu ülkenin emekçileri, ezilenleri ödeyecektir.
Bölgede “bölgesel güç olma hayallerinin” çöküşünü, çığırtanlığını yaptığı savaşla durdurmaya çalışan AKP iktidarının şimdi ise dilinden daha fazla kan damlıyor.
Irak’ta iki milyona yakın insanın katledilmesine sesini çıkartmayan; ülkesindeki katliamların sorumlusu olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce hakkında yakalama kararı çıkarılan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’i Türkiye’de ağırlayan, destekledikleri çetelerin başta Rojava ve diğer bölgelerdeki insanlık dışı katliamlarını görmezden gelen Başbakan, bugün “insanlık suçu” kelimesini ağzına dahi almasın! Gezi direnişinde polis terörüyle katlettiği gençlerin, Roboski’de katledilenlerin hesabı sorulmadı daha! Önce kendi işlediği insanlık suçlarından bahsetsin!
Bugün gerçek bir barış iradesi, ancak nefret tohumları yerine kardeşlik duygularını pekiştirerek, ırkçı-şoven kışkırtmalara karşı anti-emperyalist dayanışmayı ve bir arada yaşam zeminlerini güçlendirerek sağlanabilecektir.
Bizler bugüne kadar emperyalist savaşlara karşı barışı haykıran emek ve meslek örgütleri olarak; ülkemizde ve bölgede alanları “barış” çığlıklarıyla doldurmaya devam edeceğiz.
Hiçbir ülkeler koalisyonunun müdahale kararı, meşru değildir. Birleşmiş Milletler dahil, hiçbir örgütün işaret ettiği gerekçe emperyalist savaşları meşru kılamaz!
Şimdi, savaş çığlıkları atanlara karşı, halkların geleceğine kendilerinin karar vermesi için, halkların kardeşliğinin bu topraklardan sökülüp atılmaması için sorumluluk alma zamanıdır!
Sesimizi hep birlikte büyütelim,
İşbirlikçilere, emperyalizmin taşeronlarına, bu ülke topraklarını NATO toprakları sananlara; emperyalizmin kalkanı olmaya ant içmişlere karşı mücadeleyi hep birlikte yükseltelim.
Suriye halklarının geleceğini ellerinden alan ve yaşadığımız toprakları ABD emperyalizminin kirli üssü haline getirenlere yanıtımız her zaman eşit, özgür, demokratik ve bağımsız bir ülke olacaktır.