14 Aralık 2021
Türk Toraks Derneği (TTD), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ortak bir açıklama yaparak aşılama konusunda ciddi uyarılarda bulundu.
Türk Toraks Derneği (TTD), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ortak açıklamasında, ”Aşılama kampanyasının, başlangıçta beklenenden çok yüksek orandaki aşı tereddüdü nedeniyle oldukça yavaşladığına” dikkat çekilerek, ”Sağlık Bakanlığı’nın topluma telkinde ve uyarıda bulunmanın ötesinde stratejiler geliştirmesi gerektiği” belirtildi.
TTD Başkanı Prof. Dr. Oya İtil, HASUDER Başkanı Prof. Dr. Bülent Kılıç ve KLİMİK Başkanı Prof. Dr. Serap Yavuz Şimşek imzasıyla yapılan ortak açıklamada, uzmanlık dernekleri olarak Türkiye’nin Covid-19 pandemisinden en az zararla çıkabilmesi için katkı sunulduğu ifade edilerek, şöyle devam edildi:
”Kamu otoritesi olarak Sağlık Bakanlığı’nın biz uzmanlık dernekleri ve sağlık çalışanlarının meslek örgütleriyle yakın ilişki kurması halinde pandemi mücadelesinin daha başarılı sürdürüleceğine inanıyoruz.
Aşılama hizmetleri pandeminin kontrol altına alınmasında yaşamsal bir öneme sahiptir. Türkiye’nin kendi aşısını üretmesi hem Covid-19 pandemisini kontrol altına alabilmek için hem de gelecekte karşılaşılması olası pandemiler ve biyolojik tehditlere karşı hızlı yanıt verebilmek için hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’ndeki aşı üretim çalışmalarının, gerekli yatırımlar bir an önce yapılarak tekrar başlatılmasının stratejik bir gereklilik olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Covid-19 infeksiyonunu yakından izleyen bilim insanları olarak sürecin en başından bu yana aşı çeşitliliğinin önemini vurguladık. Zaman içerisinde inaktif aşının yanı sıra etkililiği en yüksek olan mRNA aşılarının da ülkemiz insanları için ulaşılabilir hale gelmesini olumlu karşıladık. Önce sadece inaktif aşı ile yola çıkılıp, daha sonra yaklaşım değişikliğine gidilmesi ile ülkemizde farklı aşı uygulamaları gerçekleşti. Bir grup insanımıza iki doz inaktif aşıdan sonra mRNA aşısı bir doz veya iki doz olmak üzere uygulanırken bir grup insanımız üç doz inaktif aşı oldu. Halen milyonlarca vatandaşımız sadece bir veya iki doz inaktif aşı ile aşılanmış durumdadır.
Fiili durum olarak ortaya çıkan farklı aşı uygulamalarının farklı yaş ve risk grupları için koruyucu etkilerinin saptanması ve en uygun aşılama yönteminin somut ve güvenilir verilere dayalı olarak ortaya konması çok yararlı olabilirdi. Ne yazık ki elektronik ortamda büyük veri toplayabilen Sağlık Bakanlığımız bu verilerin analizinin yaparak sonuçları paylaşmamış veya analizini yapacak ekiplerle verileri paylaşmamıştır. Konunun uzmanı dernekler olarak ülkemizdeki aşı uygulama verilerinden sonuç çıkarmaya yönelik daha fazla bilimsel katkıda bulunabilecekken bu verilere hiç erişemedik ve bu büyük veri yığını hiç değerlendirilemedi.”