2 Mayıs 2023
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek-Yavuz, Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre Türkiye’nin 2023 Şubat ayı sonu itibariyle ‘bildirilen kızamık vaka sayısına göre’ 466 kişi ile Avrupa’da ikinci sırada olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yavuz, “2013 yılında da kızamık salgını olmuştu Türkiye’de. O zaman Avrupa’dan gelmişti; biz çocukluk çağı aşılamasında çok iyiyiz gerçekten. Avrupa’da kızamıkta ‘vaka şampiyonasında’ olacağımız hiç aklıma gelmezdi” dedi.
Türkiye, çocukluk çağı aşılamasında yüzde 98’lik bir oranla uzun süre Avrupa’da ilk üçte yer aldı. Ancak artan aşı karşıtlığı ve aşı kararsızlığı, COVID pandemisiyle beraber aşı karşıtlığı söylemlerinin vatandaşlarda çok daha fazla etkili olması ve düzensiz göçle beraber sayısı yükselen eksik aşılı çocuklar nedeniyle, yıllar sonra yeniden kızamık salgınlarıyla karşı karşıya kalınıyor.
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, 2023 Ocak ayında artış eğilimine giren kızamık vakalarında, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye’nin Şubat ayı sonu itibariyle Avrupa ikinciliğine yükseldiğini kaydetti.
Prof. Dr. Yavuz, aşı kararsızlığı yaşayan kesimin bir an önce onların anlayacağı dilden yoğun kampanyalarla çocukluk çağı aşılarını eksiksiz yaptırmalarının sağlanması gerektiğini ifade etti ve kızamığın COVID’den çok daha bulaşıcı olduğuna dikkat çekerek özellikle 12 ay öncesi çocukların infekte olması durumunda virusun beyne yerleşerek 7-8 yıl sonra çok ağır sonuçlara yol açabildiğini vurguladı.
“Eskiden Fransa şampiyondu aşı kararsızlığıyla iyi mücadele ettiler”
Prof. Dr. Yavuz, “Ocak ayında kızamık vaka sayısı, bir önceki yılın toplam vaka sayısını dahi aşmıştı. Şubat sonu itibariyle de DSÖ’ye bildirilen verilerden takip edebildiğimiz kadarıyla, kızamık vaka sayılarının artış trendine baktığımızda, halen Türkiye’de ciddi bir kızamık salgını yaşadığınızı söyleyebiliriz. DSÖ Avrupa Bölgesi’nin rakamlarına göre ikinci sıradayız. Birinci sırada Tacikistan var. DSÖ Avrupa bölgesinde, Tacikistan, Türkiye, Rusya ve Polonya, Avrupa’da en yüksek vakaların bildirildiği ülkeler. Eskiden Fransa çok daha yüksek sayılar bildirirdi. Onlar aşı tereddüdüyle iyi mücadele ettiler demek ki şu anki duruma baktığımızda. Mesela 2013’te de Türkiye’de kızamık salgını olduğunda, o zaman Avrupa’dan gelmişti vakalar. Biz aşılamada çok iyi durumdayız gerçekten de. Avrupa’da kızamık vakası anlamında şampiyon olabileceğimiz hiç aklıma gelmezdi açıkçası” dedi.
“Çok iyi bir aşı takvimimiz var ve ücretsiz”
Türkiye’deki bur durumun aşıları eksik kalan bir grupla aşı tereddüdü yaşayan diğer kesim nedeniyle gerçekleştiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, şu uyarılarda bulundu:
“Onlara karşı aktif bir mücadele yürütmezsek gerçekten bu tarz sıkıntılarla yüz yüze kalacağız gibi görünüyor. Türkiye’nin çocukluk çağı aşı takvimi aslında çok iyi. Kızamık, kızamıkçık, kabakulak olarak (KKK) zaten bizim çocukluk çağı aşı takvimimizde var bu aşılar. Üstelik de ücretsiz yapılıyor, bu çok büyük bir avantaj. Toplum sağlığına önem veren bir ülkeyiz aslında biz. Bu gelenekle aşılamada da çok büyük başarılar elde etmiş bir toplumuz. İnsanların yaşadığı aşı tereddüdünü, özellikle COVID’den sonra artan bu tereddüdü giderecek şekilde, o insanları bilgilendirmeliyiz. Kızamık da bir salgın hastalıktır, çok da bulaşıcıdır ve COVID’den çok daha bulaşıcı bir salgın hastalıktır.”
“Kızamıkta da filyasyon çalışması yapılır”
İstanbul’da çok sayıda sağlık çalışanından kızamık bulaştığına dair geri dönüş aldıklarına da dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, “Bunda da temaslı takibi yapılarak riskli gruplar belirlenebiliyor. Yani COVID’de olduğu gibi filyasyon çalışması ile temas eden kişiler saptanarak bunların da gerekirse izolasyonu ve hastalık semptomlarına göre test edilmesi sağlanıyor. Dokuz günlük bulaştırıcılık süresi var kızamıkta, çok daha kolay ve hızlı bulaşıyor. Bizim periferde arkadaşlarla yaptığımız görüşmelerden de çok ciddi şekilde vaka sayısının arttığını biliyorum. İstanbul’a yoğun bir filyasyon çalışması da yürütülüyor. Tüm sürveyans verilerinin şeffaf bir şekilde anında paylaşılması gerekiyor. İnfeksiyonla mücadelede alacağınız önlemleri belirlemek açısından çok etkilidir bu. Bu rakamlar, bu kadar infeksiyon olacaksa ne yapacağınıza karar vermemiz için kullanılıyor. Şu anda DSÖ’nün sitesine giren sadece Şubat ayının sonuçları var. Mart ve Nisan ayını bilmiyoruz örneğin” diye konuştu.
Kızamık vakalarının artışında depremin de bir etkisinin beklendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, şunları söyledi:
“Depremin de bir etkisi bekleniyordu kızamık açısından. Çünkü yaşam koşulları kızamığın yayılması açısından daha elverişli hale gelmiş oldu. Deprem bölgesinde de bir sıkıntı bekliyoruz, orada da kızamık vakaları olduğunu çalışan arkadaşlarımızdan duyuyoruz. Ama İstanbul’da da birçok bölgesinde salgınlar yaptığını biliyoruz. Özellikle döküntülü hastalık oluyorsa, ateşle birlikte vücutta kırmızı lekeler şeklinde döküntüler ortaya çıkıyorsa mutlaka hekime başvurulmalı.”
“Asıl ölümcül etkisi 7-10 yıl sonra ortaya çıkabiliyor”
Küçük çocukların kızamığa yakalanmasının çok tehlikeli olduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, şu uyarılarda bulunarak sözlerini noktaladı:
“500’de 1 ölüm riski olan bir hastalıktan söz ediyoruz. On iki ay altındaki çocuklar kızamığa yakalandığında ise virus beyne yerleşebiliyor. 500 ila 1000 çocuktan biri, bu açıdan riskli. 7-10 yıl sonra da çok ağır ölümcül tablolara neden olabiliyor. Yani sadece bugün değil, ilerleyen süreçlerde de çok zararlı etkileri olabiliyor kızamığın. O nedenle çocukların aşılanması çok kritik. Dünyada kızamık aşısının kullanıma girmesiyle 100 milyonlarca hayat kurtarıldı. Oradan geriye dönmek çok üzücü gerçekten. Çok etkili bir aşısı var, iki doz aşı yüzde 90’ın üzerinde ömür boyu bağışıklık sağlıyor. Kızamık sadece insan kaynaklı bir patojen ve eradikasyonu da kolay oluyor aşılamalarla. En kritik şey aşı. Çünkü kızamık için elimizde doğru düzgün bir ilaç da yok maalesef. Bağışıklığı baskılanmışlar, gebeler çok etkilenir kızamıktan. Onlarda bile elimizde kullanabileceğiniz doğru düzgün bir ilacımız yok. Gebe kalma planı olanların hem kızamık hem kızamıkçık açısından aşılanmalı. Daha önceden aşılanmış mı, hastalığı geçirmiş mi kan testiyle bakılabiliyor. Kızamık serum testi ile kanda kızamık antikorlarına bakılıyor. COVID’de olduğu gibi solunum yolu sekresyonlarında virusun RNA’sını göstererek de tanıyı kesinleştirebiliyoruz. Hastalığı daha önce geçirilip geçirilmediği ya da kişinin bağışık olup olmadığı ise yine kanda G sınıfı antikorların varlığını göstererek anlayabiliyoruz. İnsanlar farkında olmadan geçirmiş olabiliyor. Geçirmişse, onun pozitif olması gerekiyor. Negatifse aşılama öneriyoruz. Özellikle riskli gruplar, sağlık çalışanları, öğretmenler gibi kritik görevde çalışanlar başka olmak üzere. Canlı bir aşı olduğu için bağışıklığı baskılanmışlar ve gebelerde yapamıyoruz.”