30 Ocak 2022
Son günlerde bazı ülkelerde omikronun BA.2 altvaryantının hızlı bir şekilde baskın hale gelmesi ile birlikte hem omikron dalgasının bundan sonraki seyri hem de omikron dalgasının sonlanmasından sonraki döneme yönelik bilimsel bilgi ve kanıta dayalı olmayan çeşitli spekülasyonlar ve sansasyonel haberler dolaşmaya başlamıştır. Omikronun altvaryantlarının özellikleri ve etkileri ile ilgili bilgiler yeni yeni ortaya çıkmakta olup henüz oldukça kısıtlıdır. Bunlara ilişkin varolan bilgiler aşağıda sunulmuştur.
- Filogenetik analizlerde omikron varyantının içinde en başından beri altvaryantlar olarak adlandırılabilecek farklı kollar şeklinde türemiş üç farklı grup (BA.1, BA.2 ve BA.3) vardı.
- Bu altvaryanlar birbirlerinden türememiş olmakla birlikte ortak bir ataya sahiptir.
- Mutasyon sayıları farklı olmak üzere özellikle S proteini üzerinde yer alan kritik mutasyonları ortaktır.
- BA.2 altvaryantında S geninde 69/70 delesyonu bulunmamaktadır. Bu nedenle pekçok ülkede bu delesyona dayalı PCR ile yapılan taramalarda BA.2 altvaryantı, omikron olarak tanımlanamamaktadır.
- Bunun dışında ülkemizde de kullanılan PCR taramasında olduğu üzere N genindeki 105-107 delesyonuna dayalı PCR testlerinde BA.2, omikron olarak tanımlanmaktadır.
- BA.1 (BA.1.1), BA.2 ve BA.3 altvaryant ayrımları ancak ancak DNA dizilemesi ile tanımlanabilmektedir. Rutin tanı amaçlı PCR testlerinde S geni hedefi kullanılmadığı sürece omikron varyantının saptanmasında bir sorun yoktur.
- Tüm dünyaya yayılan ilk omikron kökenleri BA.1 altvaryantında idi. Bunlar içerisinde S geninde R346K mutasyonunu içerenler BA.1.1 olarak tanımlandı. Bu mutasyonun bağışıklıktan kaçma yeteneğini daha da arttırabileceği tahmin ediliyor.
- BA.2 altvaryantının BA.1 altvaryantının baskın olduğu Danimarka’da birkaç hafta içerisinde BA.1’e baskın hale gelmesi beraberinde bu altvaryant ve etkileri ile ilgili çeşitli soruların sorulması ile sonuçlandı.
- BA.2 şu anda Danimarka ve Hindistan’da baskın altvaryanttır. BA.1’in baskın olduğu pekçok ülkede de saptanmaya başlanmış olup, hızlı bir artış eğilimi göstemektedir.
- BA.2, BA.1’e göre daha az sayıda mutasyon içermektedir. Gözlemler ve bazı çalışmaların önverileri iki altvaryant arasında bağışıklıktan kaçabilme yetenekleri açısından fark olmadığını göstermektedir. Hatta İngiltere verilerine göre aşıların BA.2’ye karşı etkinlikleri daha yüksektir. Her iki altvaryant ile reinfeksiyon oranları benzerdir. Bu nedenle BA.1 geçirenlerin BA.2 varyantı ile reinfekte olmaları sonucu içiçe geçmiş iki salgının görülmesi pek olası görünmemektedir.
- Gerek Danimarka gerekse İngiltere verileri BA.2 altvaryantının bulaşma hızının BA.1’den 1.5 kat; eviçi bulaşmaların da 1.3 kat daha fazla olduğunu göstermektedir. BA.2 bulaşma açısından üstünlüğe sahip olması nedeni ile girdiği yerlerde girişlerin sayı ve boyutlarına bağlı olarak baskın hale gelebilecektir. Devam eden BA.1 dalgası üzerindeki etkilerinin BA.1 dalgasının ilgili ülkede hangi aşamada (çıkış-tepe-iniş) oluşuna göre değişiklik gösterebileceği tahmin edilmektedir. BA.1 salgını Güney Afrika’da çok hızlı bir şekilde yükselmiş ve benzer bir hızla gerilemektedir (toplam süre yaklaşık 75 gün). BA.2’nin girişi salgın eğrisindeki çıkışı hızlandırabilir ya da iniş sürecini yavaşlatabilir.
- BA.1 ve BA.2’ye bağlı infeksiyonlarda hastaneye yatış ve diğer olumsuz sonlanımlar açısından sistematik gözlemler henüz eksik olmakla birlikte ilk izlenimler fark olmadığı yönündedir.
Bütün bu bilgi ve verilerin nihai bir sonuca varabilmek için henüz yeterli olmadığının göz önünde bulundurulması ve yorumlar konusunda temkinli olunması gerektiği unutulmamalıdır. Omikron varyantı ile birlikte pandeminin nasıl sonlanacağı konusunda kesin bir yargıda bulunmak için henüz erken olabilir. Ancak daha hafif seyirli bir infeksiyona yol açması, çok hızlı yayılması ile toplumlarda bağışıklık düzeyinin artması beklenen bir durumdur. Ancak toplum bağışıklığının oluşmasında aşıların payının önemi ve dünya nüfusunun önemli bir kesiminin henüz aşıya erişimden mahrum olduğunu da unutmamak gerekir. Omikronun son varyant olması uzak bir ihtimal olarak görülmektedir. Delta ile birlikte eşzamanlı olarak dolaşmaya devam edip etmeyeceği henüz belli değildir. Bu durum başta rekombinasyonlara bağlı büyük antijenik değişim göstermesi riskini gündeme getirmektedir. İnfeksiyon sayılarının bu kadar yüksek oması da yeni varyantların ortaya çıkışı açısından verimli bir zemin oluşturmaktadır. Omikron varyantının, başta fare ve sıçanlar olmak üzere pekçok hayvana bulaşabilmesi de çok farklı varyantların her an ortaya çıkabilmesi riskini artırmaktadır. Bu nedenle aşılama ile toplumsal bağışıklığı güçlendirmek ve infeksiyon sayısını kontrol altında tutabilmek, özellikle bu infeksiyonların hafif seyirli bile olsa uzun erimde yol açabilecekleri sorunlar da göz önüne alındığında hala önemini korumaktadır.
Not: Prof. Dr. Kenan Midilli’ye katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunarız.