27 Aralık 2020
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirus Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, COVID-19 hastalarının tedavisinde kullanılan ilaçlarla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Azap, sosyal medyada sıkça gündeme gelen konuya ilişkin dile getirilmeyen gerçekleri tek tek açıkladı. Azap, tedavide kullanılan ilaçların kalp krizine yol açtığı iddiasının doğru olmadığını söyledi.
Çin’in Wuhan kentinde Aralık 2019’da ortaya çıkmasının ardından küresel çaplı ölümcül bir pandemiye dönüşen COVID-19 ile mücadele hız kesmeden sürüyor. Süreç içerisinde geliştirilen ve yakın tarihte Türkiye dahil birçok ülkede uygulanmaya başlayacak COVID-19 aşıları, salgının sona ermesinde umut ışığı olarak görülüyor.
Öte yandan, Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı rehber doğrultusunda hastalara uygulanan COVID-19 tedavi protokolü kapsamında bu süreci evde geçirecek kişilere ilaç temin edilerek, tedaviye erişimleri sağlanıyor.
Fakat bu ilaçların bazılarının hastalarda ağır yan etkilere yol açtığı iddiası sosyal medya platformlarında sık sık gündeme geliyor.
Sağlık Bakanlığı Koronavirus Bilim Kurulu Üyesi ve Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, COVID-19 hastalarının tedavisinde kullanılan ilaçlara ilişkin soruları şöyle yanıtladı:
COVID-19’a karşı yüzde 100 etkili bir ilaç var mı?
Ne yazık ki henüz bu virusa karşı elimizde yüzde 100 etki gösteren bir ilaç yok. Bugüne kadar hep başka viruslar ya da başka hastalıklar için geliştirilen ilaçlar tedavide kullanılmaya çalışıldı. Bunların bazıları laboratuvar ortamında virusa etki de gösterdi.
Ancak hastalarda kullanıldıklarında laboratuvardaki kadar etkili olmadılar.
Dünyada ve Türkiye’de tedavide kullanılan ilaçlar aynı mı? Farklılıklar varsa sebepleri nelerdir?
Hastalık 2 hafta süren 2 aşamalı bir hastalık. Birinci haftada farklı tedavi yaklaşımları söz konusuyken ikinci haftada her ülkenin tedavide benzer bir yaklaşımı var. Batı ve Kuzey Avrupa ülkeleri ile Kuzey Amerika, virusun solunum hücrelerinde çoğaldığı ancak belirtilerin hafif seyrettiği, akciğer hasarının yaşanmadığı birinci evrede sadece ateş düşürücü, ağrı kesici gibi ilaçlar kullanıyor. Bazı ülkeler bu evreyi çok ağır geçirenler için Remdesivir adlı ilacı uyguluyor.
Fakat Dünya Sağlık Örgütü “Remdesivir’in faydalı olduğunu gösteren kanıtlarımız yok.” diyor.
Bizde ve bazı başka ülkelerde favipiravir, arbidol gibi ilaçlar virusa olası etkileri nedeniyle birinci haftada ek olarak kullanılıyor. Ülkeler arasındaki bu farklılık büyük oranda hastalığın yeni olmasından ve tedaviyle ilgili bilimsel çalışmaların çelişkili sonuçlar vermesinden kaynaklanıyor. Çelişkili sonuçların en önemli sebebi ise çalışmalara dahil edilen hastaların ve çalışma protokollerinin birbirlerinden farklı olması. Bu da uygulamada değişikliklere neden oluyor.
İkinci evre ise daha standart diyebiliriz. Neredeyse her ülkede oksijen ve kortizon tedavisi, yanıt alınamayanlara bağışıklık sistemini daha güçlü baskılayan ilaçlar veriliyor. Akciğerler görevini yeterince yapamaz hale gelirse de makineyle destek veriliyor. Bu evrede ayrıca kanın pıhtılaşmasını ve damarların tıkanmasını engellemek için aspirin türevleri ve başka kan sulandırıcılar da kullanılıyor.