Şarbon Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Şarbon ve etkeni nedir?
İnsan ve hayvanlarda bilinen en eski hastalıklardan biri olan şarbon esas olarak ot yiyen hayvanların hastalığıdır. İnsanlara infekte hayvanlardan bulaşan bir zoonozdur. Dünya tarihinde şarbon hiçbir zaman, veba, kolera, çiçek veya pandemik grip gibi kitlesel insan ölümlerine yol açmamıştır. Etkeni Bacillus anthracis isimli bakteridir. Bakterinin canlı dokularda bulunan vejetatif formu, doğada, oksijen varlığında spor formuna dönüşür. Bakterinin spor formları, vejetatif formun aksine, ısı, soğuk, ultraviyole, kuruluk, yüksek ve düşük pH, kimyasal dezenfektanlar ve diğer bakterilerin metabolik ürünlerine son derece dayanıklıdırlar. Şarbon sporları, otoklavda 120 °C’de 15-20 dakikada inaktive olur.
Şarbon hangi ülkelerde görülmektedir?
Şarbon, ABD ve AB ülkeleri gibi endüstrileşmiş ülkelerde, hayvan şarbonundaki azalmaya paralel olarak çok nadiren görülmesine karşın, bazı Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde halen endemik olarak görülebilmektedir. Ülkemizde de yıllar içinde görülme sıklığı azalmıştır, ancak başta Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere birçok ilde hem hayvanlarda hem de insanlarda şarbon olguları halen görülmektedir. 2017 yılında Sağlık Bakanlığı’na 37 insan şarbonu olgusu bildirilmiş olup, bu rakam Avrupa’da yer alan ülkeler içinde en yüksek rakamdır. Şarbon, ABD’de 2001 yılında görülen biyoterör saldırısı ve damar içi ilaç bağımlılarında görülen injeksiyon şarbonu nedeniyle gelişmiş ülkelerde de halen önemini korumaktadır.
Şarbon nasıl bulaşır?
İnfeksiyon insanlara infekte hayvanlardan, direkt veya indirekt yolla bulaşır. Bulaşma kaynaklarına göre infeksiyon endüstriyel, tarımsal, laboratuvar veya biyolojik silah kaynaklı olabilir. Endüstriyel kökenli şarbon, B.anthracis sporlarıyla kontamine hayvansal ürünlerin (keçi kılı, yün, deri, post ve kemik gibi), sanayide işlenmesi esnasında oluşur. Ülkemizde görülen şarbon olguları genellikle tarımsal kökenlidir. Tarımsal şarbonda mikroorganizma, infekte hayvanlarla direkt temas yoluyla insana bulaşır. Şarbon bakteri veya sporu insan vücuduna deriden, gastrointestinal yoldan, solunum yollarından veya damar içine direkt injeksiyonla (damar içi ilaç bağımlılarında) girebilir. Şarbon hastalığının insanlar arasında bulaşma riski yok denecek kadar düşüktür. Laboratuvardan bulaşma nadir olmakla birlikte, Nisan 1979’da, Sverdlovsk (Rusya)’da görülen 64 kişinin öldüğü 96 kişiyi kapsayan şarbon salgınının, biyolojik silah etkeni olarak çalışılan bir laboratuvarda kaza sonucu ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Bu tahmin Ruslar tarafından doğrulanmamıştır. Olgularda aynı kaynaktan inhalasyon (soluma) ile bulaşmanın olduğu düşünülmektedir.
Şarbon açısından riskli gruplar kimlerdir?
Hayvancılıkla uğraşanlar, kasap ve veteriner hekimler, hayvansal ürün (et, deri, kıl, yün, post vb) hazırlanmasında çalışanlar şarbon yönünden risk gruplarını oluşturmaktadır.
Şarbon nasıl bir hastalığa yol açar?
Şarbon hastalığı günümüzde şu dört klinik şekilde görülebilmektedir:
Deri şarbonu: Ölen ya da hasta hayvanların kesilmesi, derisinin yüzülmesi, etlerinin ayrıştırılması sırasında şarbon sporlarının deriye bulaşmasıyla gelişir. Hastalığın en sık görülen şekli deri şarbonu olup olguların %95’ini oluşturur. Ülkemizde de en yaygın olarak görülen deri şarbonudur, halk arasında kara kabarcık veya çoban çıbanı diye de bilinir. Şarbon sporlarının kesik, kaşıma veya sinek ısırması gibi küçük travmalarla deriye girmesini, yaklaşık 1-7 gün arası bir kuluçka süresinden sonra giriş yerinde kaşınma ve yanma ile ortaya çıkan ilk klinik bulgular izler. Deri lezyonu kırmızı ufak bir kızarıklık (makül) olarak başlar , sonra kabarır ve sivilce benzeri bir görünüm (papül) alır. Bir-iki gün içinde lezyon genişler, içi sıvı dolu bir vezikül oluşur. Bu lezyonun etrafı ödemli ve kızarık bir alan ile çevrili olup ağrısızdır. Birkaç gün içinde vezikül içindeki sıvı bulanır, koyu, siyahımsı bir renk alır, daha sonra da vezikül patlayarak, ortada keskin kenarlı, ortası çökük siyah bir ülser oluşur. Bu lezyona şarbon püstülü adı verilir. Çapı altı-dokuz cm’ye kadar ulaşabilir. Eskarı çevreleyen doku geniş, çok ödemli ve kırmızıdır. Bu kızarıklık bazen bölgesel lenf düğümlerine kadar ilerler. Lenf düğümü şiş ve ağrılıdır. Yüz ve boyun bölgesinde görülen tablolar daha ciddi seyreder. Deri şarbonlu olgularda, antibiyotiklerin olmadığı dönemlerde %20’ye varan ölüm oranları bildirilmekle birlikte, günümüzde etkili antibiyotik tedavisiyle ölüm oranı %2’nin altındadır.
Gastrointestinal sistem (sindirim sistemi) şarbonu: İnfekte hayvanların çiğ veya az pişmiş etlerindeki bakteri ve/veya sporlarının ağızdan alınması sonucunda gelişir. Tüm şarbon olgularının %1’den azını oluşturur. Şarbon lezyonları, ağızdan rektuma kadar gastrointestinal sistemin her yerinde görülebilir. Semptomlar genellikle kontamine gıdaların yenilmesinden 1-7 gün sonra ortaya çıkar. Gastrointestinal şarbon, orofaringeal ve barsak şarbonu olmak üzere iki şekilde görülebilir. Orofaringeal şarbonda lezyon boğazda gelişir, yutma güçlüğü, boğaz ağrısı, boyunda ağrılı lenfadenit, yüksek ateş ve genel durum bozukluğuyla (toksemi kaynaklı) karakterizedir.
Barsak şarbonunda lezyon, en sık ince barsağın son kısmı ve kalın barsağın ilk kısımlarında gelişir, hastalarda bulantı, kusma, karın ağrısı, hematemez, kanlı ishal vardır. Semptomlar başladıktan iki-dört gün sonra süratle karında sıvı toplanır. Antibiyotik ve destek tedavilerine rağmen mortalite oranı %40 kadardır.
Akciğer şarbonu: Hayvanların kıl ve yünlerinin işlenmesi sırasında ortaya çıkan sporların solunmasıyla gelişir. Aynı zamanda biyolojik silah olarak hazırlanmış sporların biyoterör saldırıları sırasında solunmasıyla da akciğer şarbonu gelişen olgular görülmüştür. Akciğer şarbonu, tüm şarbon olgularının %5’ten azını oluşturmaktadır. Semptomlar, 1-7 gün içinde hafif ateş, kırgınlık gibi özgül olmayan semptomlarla başlar, ancak bu dönemi hızla ilerleyen solunum yetmezliği ve şok izler. Akciğer şarbonu, göğüs içinde kanamalı lenf bezi büyümesiyle karakterizedir. Uygun klinik tablosu olan hastada, akciğer grafisinde, mediastinel genişleme görülmesi tanıyı akla getirmelidir. Uygun antibiyotik ve destek tedavilerine rağmen mortalite oranı %50’nin üzerindedir.
İnjeksiyon şarbonu: Kontamine eroin kullananlarda damar içine şarbon sporu içeren eroinin direkt olarak verilmesiyle gelişebilmektedir. İnjeksiyon bölgesinde deri ve yumuşak doku infeksiyonu gelişir, bu olgularda deride ödem olmasına rağmen eskar her zaman görülmeyebilir. Bu hastalarda klinik ağır seyredebilmektedir, ölüm oranı %28 olarak bildirilmiştir.
Şarbonun tüm klinik formlarında, bakteriyemi, sepsis ve menenjit de gelişebilir. Bu durumda ölüm olasılığı %90’ın üzerindedir.
Şarbon’un tedavisi var mıdır?
Şarbon tedavisinde etkili antibiyotikler vardır. Tedavide ilk kullanılacak antibiyotik, ülkemizden izole edilmiş şarbon bakterilerinde etkinliği halen çok yüksek olan penisilinlerdir. Penisilin alerjisi olanlarda doksisiklin veya siprofloksasin kullanılabilir. Gastrointestinal ve akciğer şarbonunun tedavisinde antibiyotiklere ek olarak şarbon immünoglobulini veya şarbon toksinlerine karşı hazırlanmış ticari monoklonal antikor preparatları da önerilmektedir.
Şarbondan nasıl korunulur?
Ülkemizde hem insan hem de hayvan şarbonu bildirimi zorunlu hastalıklardandır, hastaların bildirilmesi toplum sağlığı ve korunma açısından önemlidir.
Teması olmuş kişilerde şarbon gelişimini engellemek için yapılacaklar, temasın şekline göre (deriyle, ağızdan alarak, inhalasyonla vb) değişiklik göstermekle birlikte genel olarak temas sonrası profilaktik antibiyotik kullanımını ve aşılamayı içerir. Aşılama, şarbon sporu soluma riski olan kişilerde temas öncesinde de önerilebilmektedir.
Şarbon hastalarından diğer sağlık çalışanlarına ve hastalara şarbon bulaşma riski yok denecek kadar düşüktür, bu hastalar için standard izolasyon önlemleri alınmalı, hastaların sağlam olmayan derisiyle temas edileceği zaman eldiven giyilmelidir. Aeorosol oluşumu veya sıçrama riski olan durumlarda uygun kişisel koruyucu malzemeler kullanılmalıdır (önlük, maske, gözlük vb). Hastaların ayrı odada yatırılması gerekmez.
Şarbon dahil çiftlik hayvanlarından bulaşacak tüm infeksiyon hastalıklarından korunmak için alınabilecek kişisel önlemler, başta et ve süt olmak üzere hayvansal gıdaların çiğ olarak tüketiminden kaçınılması, etlerin iyi pişirilmesi, etlerin kesildiği yüzeylerle ve malzemelerle çiğ sebze ve meyvelerin temas ettirilmemesi, hasta hayvanların kesilmemesi, hasta veya ölmüş hayvan etlerinin tüketilmemesi, hayvan kesimlerinin bu konunun uzmanları tarafından ve uygun kişisel koruyucu malzemeler (önlük, eldiven, maske vb.) kullanarak yapılması sayılabilir. Şarbonlu olduğundan şüphelenilen hayvanların kesilmesi ve yüzülmesi engellenmeli, imha süreçleri takip edilmeli, infekte hayvanı taşıyan nakil araçları dezenfekte edilmelidir. Çiftlik çalışanlarının kıyafet ve el temizliği konusunda önerilen kuralları takip etmesi gerekir.
Şarbonun kontrol alına alınması, tüm ülkeyi kapsayan merkezi planlama ve sıkı denetimlerle sağlanabilir. En önemli konular hayvanların ve hareketlerinin, aşılanmasının, ithalinin sıkı denetimlerle uygun şekilde yapılması, hayvan sağlığının bildirime tabi tutulmasıdır.
Şarbonlu eti fark etmek mümkün müdür?
Markette kasapta parçalanmış haldeki ette şarbon olduğu anlaşılamaz. Ancak şarbonlu hayvan kesim sırasında veya öldüğündeki muayenesinde kanının pıhtılaşmaması ve siyah renkte kanı olması ile kesen kişi tarafından fark edilebilir. Bu durumda da kesin tanı için örnekler alınarak laboratuvar testleri yapılmalıdır.
Süt ve süt ürünlerini yemek riskli midir?
Şarbonlu hayvanların sütüne bakterinin geçmesi hastalığın seyrinde beklenen bir durum değildir. Literatürde çok nadir bildirimlerde de hayvanın hastalığının son döneminde süte kan karışması ile bulaşma olduğu görülmüştür. Bu dönemdeki hayvanların sağılması da mümkün olmadığından süt (ve dolayısıyla süt ürünleri) pratik olarak hastalık bulaştırmaz. Ayrıca pastörizasyon ve kaynatma gibi işlemler ile bakteriler hızla öldüğünden pastörize veya pişirilmiş süt ve bundan hazırlanan süt ürünleri bulaştırıcı değildir.
Eti iyice pişirerek tüketmek koruyuculuk için yeterli midir?
Eti iyi pişirmek korunmak için yeterlidir. Etler farklı kalınlıklarda ve farklı şekillerde (kıyma, pirzola, kuşbaşı, kalın biftek vb) hazırlandıkları için belli bir pişirme süresi ve sıcaklık önerisi yapmak mümkün değildir. Ancak basit olarak etlerin içinde kırmızı bölüm kalmayacak şekilde pişirilmiş olması yeterli kabul edilir.
Et kesilen bıçak, tezgah nasıl neyle dezenfekte edilmeli?
Şarbon olduğu kanıtlanmış veya kuvvetle şüphelenilen bir hayvanın kesiminde kullanılan malzemeler için özel dezenfeksiyon yöntemleri (yüksek titrede sodyum hipoklorit, aldehit içeren solüsyonlar vb) gerekir. Çünkü bu durumda aletlerde yoğun kontaminasyon söz konusudur. Ancak ev ortamında et kesmekte kullanılan bıçak, masat, satır, kesme tahtası gibi malzemelerin özel dezenfeksiyonuna ihtiyaç yoktur. Bol sabun ve/veya deterjanlı suyla yıkanması yeterlidir. Etle temas eden aletlerin ve yüzeylerin bu şekilde yıkanmadan meyve sebze gibi çiğ tüketilen yiyeceklere temas etmemesine dikkat edilmelidir.
Çiğ ete dokunan eller neyle nasıl dezenfekte edilmelidir?
Çiğ ete dokunduktan sonra ellerin bol sabunlu suyla yıkanması yeterli olur. Şarbon sporlarına etkili dezenfektan ajanlar cilde ciddi zarar verebileceğinden kullanılmaz. Ellerinde açık yaraları olan kişilerin çiğ ete temas etmemeleri, edeceklerse eldiven kullanmaları korunma sağlayacaktır. Çiğ ete temas eden kişilerin cilt lezyonu açısından yakın takibi önerilir.
Şarbon nedeniyle et ve süt tüketimini durdurmalı mıyız?
Kesinlikle hayır. Yukarıda değinilen hususlara dikkat edilmek kaydıyla et ve süt/süt ürünleri tüketimi bir risk oluşturmaz. Ayrıca gıdaların tüketilmesi yoluyla şarbon gelişme olasılığı, bakterilerin mide asidine duyarlı olması ve inokülüm dozunun (infeksiyon için gerekli bakteri miktarı) yüksek olması nedeniyle nadir görülmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere, insan şarbonu olgularının %95’i hafif seyirli ve tedavi edilebilir bir form olan cilt şarbonu şeklinde karşımıza çıkmaktadır.