Prof. Dr. Önder Ergönül ile Röportaj
Yaklaşık otuz yıldır bilim dünyasının içindesiniz. Türkiye’nin en köklü üniversitelerinde her düzeyde görev aldınız ve çalışmalarda bulundunuz. Yurtdışında akademik anlamda başarılı çalışmalar yürüttünüz. Sizce iyi bir bilim insanı nasıl olmalıdır?
Her şeyden önce iyi bir insan olmalı. Bilim insanının iyisi kötüsü olur mu diye sorulabilir. Evet olabilir. İnsanı tanımlayan her kavram bir iyi ve bir kötü yanı içinde barındırır. İyi bir bilim insanı, iyi anlamında meraklı, biraz daha ilerletirsek eleştirel, sorgulayıcı olmalı. Merakın peşinden gidebilmesi için tutkulu olmalı. Tutkusunu yerine getirmek için hem cesur hem de disiplinli olmalı. İşini severek yapmalı. Yaptığı işi bir oyuna, eğlenceye çevirmeyi öğrendiği andan itibaren başarı gelecektir.
AGUH (Asistan ve Genç Uzman Hekimler) Komisyonu’nun KLİMİK bünyesindeki faaliyetleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Genç AGUH’lulara bu zorlu akademik yolda tavsiyeleriniz nelerdir?
AGUH’u çok önemsiyorum. Bu genel geçer bir laf değil. Mustafa Kemal’in geleceği Türk gençliğine emanet etmek isteyişini, özellikle Cumhuriyet’in 10. yılından itibaren çabalarını gençliğe yoğunlaştırmasını daha iyi anladım, hak verdim. Genç arkadaşlarımız, bilim ve mesleki gelişim yolunda bizlerle omuz omuza, kendilerini hiç geride tutmadan ellerinden geleni yapmalı, çok çalışmalılar. KLİMİK Derneği, bu anlamda, Avrupa ve Amerika’daki pek çok benzer kuruluşlardan daha ileridedir. Bunun değerini bilelim. Akademik yolda, olabildiği kadar çok yönlü, açık fikirli, disiplinli ve iyi niyetli bir çalışma içinde olmalılar. Ayrıca, tıp öğrencilerini de bilimsel çalışmalar için teşvik etmeliyiz.
Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (ESCMID) Yönetim Kurulu’nda yaklaşık bir yıldır görev almaktasınız. ESCMID’de KLİMİK Derneği’nin konumunu nasıl görüyorsunuz?
KLİMİK Derneği, gerçekten çok güçlü bir dernek, Avrupa’nın en güçlü derneklerinden biri. Ama yapacak çok iş var. Bilimsel çabalarımız artmalı ve görünür olmalı. Görünür olmanın en iyi yolu yazmaktır. Bunun için KLİMİK Dergimize ek olarak İngilizce yayın yapacak olan IDCM dergimiz çok önemlidir. Bu dergilerimiz aracılığıyla ülkemiz için yaptıklarımızı tüm dünya ile paylaşmalıyız. El ele verirsek, birlik olursak, az zamanda çok işler yaparız.
KLİMİK Derneği’nin büyümesi ve gelişmesi için bugüne kadar birçok alanda özveride bulundunuz. Özverili yaklaşımınız için KLİMİK-AGUH adına teşekkür ederiz. Sizce KLİMİK Derneği’nin dünya çapında tanınırlığının arttırılması için neler yapılmalıdır? Bu konuda önerileriniz nelerdir?
Çok teşekkür ederim. Özveri olarak görmedim. Her zaman keyifle çalıştım. Hatta, çalıştığımın farkında bile değilim. Daha çok üretim yapmalı, cesur ve atak olmalıyız. Kendimize güvenmeliyiz. Bir sorun gördüğümüzde yakınmak yerine nasıl çözeriz diye yaklaşmalıyız. Kendime verdiğim söz, “akılcı ve kararlı bir iyimserlik”.
2018 yılında yayınlanan TurkishTime adlı derginin “Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk” listesinde yer aldınız. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok çalışmanız çeşitli platformlarda ödüllere layık görüldü. Mesleki başarılarınızı ve motivasyonunuzu neye borçlusunuz?
Çok samimi olarak belirteyim, evet bir şeyler yaptım ama kendimi başarılı olarak görmüyorum. Bir insan başarılı olduğunu kabul ederse, artık sona gelmiş demektir. Şanslı tarafım, bir şeyler üretmenin mutluluğunu erken yaşlarda fark etmiş olmam. Ülkem için, çevremdeki insanlar için yararlı biri olmak istedim. Yararlı olduğum ölçüde mutlu oldum. Her zaman severek çalıştım. Birlikte çalıştığım ve ürettiğim ekip arkadaşlarımı her zaman sevdim. Hatta, şimdi onlara buradan çok selam göndermek isterim. Zaman zaman, acaba hayatımda başka neler yapabilirim diye düşünmeyi seviyorum, alışkanlık olmuş.
Öğrencilik ve asistanlık yıllarınız Ankara’da geçti. Daha sonra 2006 yılına kadar Ankara’da yaşadınız. Yaklaşık 13 yıldır da İstanbul’dasınız. Klasik bir soru olacak ama Ankara mı? İstanbul mu? İki şehri de sizin için ayrı kılan yönleri nelerdir?
Ankara’nın üzerimde çok büyük etkisi var, 20 yıl yaşadım. İnsanın yaşadığı her yerin üzerinde etkisi olduğunu sanıyorum. Ankara’dan önce de, yaşamımın ilk 18 yılı Gaziantep’te geçti. Gaziantep’in, Ankara’nın ve nihayet İstanbul’un üzerimde etkileri var. Gaziantep çok ilginç ve önemli bir şehirdir. Bunu yıllar içinde anladım. İstanbul zor ve kaotik bir şehir ama dinamik olması nedeniyle her şeye rağmen benim için hala cazip. İstanbul, beni bugüne kadar motive etti ve hala ediyor.
(Röportaj, 13-16 Mart 2019’da Antalya’da gerçekleştirilen XX. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi sırasında yapılmıştır.)