Prof. Dr. Alpay Azap ile Röportaj
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlığı eğitiminize başladınız ve 2000 yılında uzmanlığınızı aldınız. Neden İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji?
Çok basit ve kısa bir cevabı var bu sorunun; çünkü çok zevkli! Bir de neden zevkli olduğuna dair uzun cevabı tabii; uğraş alanının çeşitliliğinin belli konulara odaklanmaya izin vermesi, tıbbın gelişmesinde çok önemli ve temel bir bilim olan mikrobiyolojiye dayanması, halen hızlı ve büyük bilimsel gelişmelerin yaşanmakta olduğu bir alan olması, infeksiyon hastalıklarının tarihte insanlığın başına büyük dertler açmış önemli hastalıklar olması, halen bizim gibi ülkelerde en sık görülen hastalıkların infeksiyon hastalıkları olması, hem laboratuvar hem klinik süreçlerin birlikte yürütülerek bir hastayı başından sonuna takip edebilmenin verdiği başarı duygusu, hemen her branşı ilgilendiren ve hizmet kalitesini etkileyecek önemli bir branş olması, diğer branşlardan hekimlerle ve tüm sağlık çalışanlarıyla etkili bir iletişim gerektirmesi.
13 Haziran 1986 kurulan derneğimiz bu yıl 33. yaşını tamamlamış olacak. Kuruluş döneminden bugüne kadar derneğimizin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Derneğimiz bugün güçlü ve dinamik bir Dernek. Bugüne kadar bütün kurullarda özveri ile çalışan üyeleri sayesinde başka uzmanlık derneklerine örnek olabilecek bir kurumsallık kazandı. Genç, dinamik üye profili ve 33 yılın tecrübesi sayesinde tecrübe ve enerjiyi, gelenek ile geleceği birleştirebilen ve böylelikle sağlam ve büyük adımlarla ilerleyen bir dernek olduğunu düşünüyorum. Çok çalışkan bir derneğiz ayrıca. Son iki yılda Türkiye’nin farklı yerlerinde 9’u ulusal kongre ve simpozyum olmak üzere 110 bilimsel etkinlik düzenlemiş bir dernekten bahsediyoruz. Bu, aralıksız her hafta bir etkinlik yapılması anlamına geliyor. Bundan sonra daha da önemli ve büyük işler yapacak birikimimiz ve umudumuz var. Özellikle genç uzman ve asistan hekim üyelerimizin heyecanları, gösterdikleri çaba ve katkılar en büyük umudumuz.
Sizce KLİMİK Derneği’nin dünya çapında tanınırlığının arttırılması için neler yapılmalıdır? Bu konuda önerileriniz nelerdir?
Aslında derneğimiz özellikle Avrupa’da tanınıyor. Derneğimizin 2013-2017 döneminde başkanlığını yürüten Prof. Dr. Önder Ergönül, 2018 yılında Avrupa İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Derneği’nin (ESCMID) yönetim kuruluna seçildi. Ama tabii tanınırlığı artıracak başka işler de yapmak gerekir. Bunun en kalıcı ve sağlam yolu şüphesiz yüksek kalitede bilimsel üretim yapmak ve bunu bilimsel platformlarda paylaşmaktır. Tam da bu noktada bizi çok heyecanlandıran büyük ve önemli projemizden “IDCM: Infectious Diseases & Clinical Microbiology” Dergisi’nden bahsetmek gerekir. Baş editörlüğünü Prof. Dr. Murat Akova’nın yaptığı ve alanında tanınmış yabancı bilim insanlarının editörler kurulunda yer aldığı yeni dergimiz Nisan 2019’da yayın hayatına başlıyor. IDCM hem bizi bilimsel üretim ve paylaşım konusunda motive edecek hem de derneğimizin tanınırlığını artıracak diye düşünüyoruz.
Derneğimizin bilimsel yayın organı olan KLİMİK Dergisi’nde Yayın Kurulu’nda Editör olarak görev almaktasınız. KLİMİK Dergisi’nin uzmanlık dalımıza olan katkılarını nasıl özetlersiniz?
KLİMİK Dergisi 1988 yılından beri yayımlanan ülkemizdeki en önemli bilimsel dergilerden birisi. Özellikle ülkemizde yapılan çalışmaların paylaşılması için çok değerli bir platform. Bunun da ötesinde KLİMİK Dergisi okurlar, yazarlar ve hakemler için ve hatta yayın kurulu üyeleri için bir okul görevi görüyor. Baş editör Prof. Dr. Haluk Eraksoy’un titiz çalışması ve yönlendirmelerinden hepimiz çok şey öğreniyoruz. Derginin bence çok önemli bir işlevi de Türkçe’nin bir bilim dili olarak doğru ve güzel kullanımı için örnek oluşturması.
Derneğimiz bünyesinde AGUH (Asistan Genç Uzman Hekim Komisyonu) komisyonunun faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
AGUH’un faaliyetleri Derneğimiz için çok değerli, çok önemli. Genç arkadaşlarımız alanımızla ilgili pek çok konuda heyecan ve merakla çalışıyorlar. Yaptıkları çalışmalarla ülkemizdeki diğer uzmanlık derneklerine örnek olmakla kalmadılar, ESCMID içerisinde de bir dinamizm yarattılar. ESCMID-TAE’de yürütme kurulunda görev alan arkadaşlarımız var. Cansu Çimen arkadaşımız bu görevi yürütüyor şimdi. AGUH’un derneğimizin en önemli gücü olduğunu düşünüyorum. Genç arkadaşlarımızın AGUH Komisyonu’nu kendilerini geliştirebilecekleri, deneyim kazanacakları ve bilimsel üretimlerini artırabilecek yolları keşfedecekleri bir okul olarak görmeleri mutluluk verici.
Bugüne kadar okuduğunuz kitaplar arasında hangileri ilk sırada yer alır?
Edebiyat büyülü ve çok zengin bir dünya. Hangi kitabı söylesem diğerlerine haksızlık edecekmişim gibi geliyor. Oğuz Atay’ın “Korkuyu Beklerken” uzun öyküsü ve “Tehlikeli Oyunlar” romanını yüz kere okusam sıkılmam diye düşünüyorum. İzninizle iki tane de yabancı eser söylemek isterim: Dino Buzzati’nin “Tatar Çölü” romanı ve Stefan Zweig’ın “Vicdan Zorbalığa Karşı” tarihsel romanı.
(Röportaj, 13-16 Mart 2019’da Antalya’da gerçekleştirilen XX. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi sırasında yapılmıştır.)