Antibiyotik direnci geleceğimizi tehdit ediyor
Antibiyotikleri böyle kullanmaya devam eder ve yenileri de geliştirilmezse yakın zamanda “antibiyotik sonrası çağa” yani basit enfeksiyonlardan bile ölebileceğimiz döneme girebiliriz. Dolasıyla doğru ve bilinçli antibiyotik kullanımı sadece sizi yanlış tedaviden korumayacak, geleceğimizi de kurtaracak.
Mesude Erşan/mersan@hurriyet.com.tr 13 Şubat 2015
-
-
KLİMİK (Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği) Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu Üyeleri Prof. Dr. Oral Öncül, Prof. Dr. Ayşe Willke, Prof. Dr. Halis Akalın, Prof. Dr. Çağrı Büke ve Prof. Dr. Funda Timurkaynak antibiyotikle ilgili sorularımızı yanıtladı:
Antibiyotiklerin kötüye kullanımı ne demek?
– Enfeksiyon hastalıklarına bakteri, virüs, mantar ve parazit gibi çeşitli mikroorganizmalar yol açıyor. Antibiyotiklerse yalnızca bakterilerin oluşturduğu enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde etkili ve kullanılması gereken ilaçlar. Virüs, mantar ya da parazitlere bağlı enfeksiyonlarda ise etkisiz. Her enfeksiyon hastalığında antibiyotiklere başvurmak kötüye kullanıma bir örnek. Enfeksiyon hastalıklarında sık görülen yakınma ateş yüksekliği. Ancak bilinmeli ki enfeksiyon hastalıkları dışındaki hastalıklar da ateşi yükseltebiliyor. Ayrıca her enfeksiyon hastalığına bağlı ateş yüksekliğinin nedeni bakteriler değil. Virüs, mantarlar ve parazitlere bağlı enfeksiyonlarda da ateş yükselebiliyor. Dolayısıyla her ateş yüksekliğinde antibiyotik alınması da kötüye kullanıma bir örnek. Herhangi bir nedenle antibiyotiğe başlamadan önce hekime başvurmamak, muayene yapılmaksızın ve hekim önerisi olmaksızın, evde bulunan herhangi bir antibiyotiği kullanmaya başlamak, çevredeki kişilerin ya da eczacı önerisiyle almak da antibiyotiklerin kötüye kullanımlarına ilişkin diğer örnekler.
Peki ne zaman antibiyotik tedavisine başvurulmalı? Klinik belirtiler bu kararı almada yeterli mi?
– Antibiyotikleri kullanmaya başlamadan önce ve başladıktan sonra en az 10 sorunun tam ve net olarak yanıtlanması gerekliyor. Soruların ilki en önemlisi antibiyotik kullanmayı gerektiren bir bakteriyel enfeksiyon hastalığının var olup olmadığının yanıtlanması. Hastanın yakınmaları, öyküsü, muayene bulguları, rutin laboratuvar incelemeleri ve hastalığın kesin tanısına yönelik mikrobiyolojik yöntemler de dahil özgül laboratuvar sonuçları bir arada, detaylı biçimde incelenmeli, değerlendirilmeli ve yorumlanmalı. Sonuç bakteriyel bir enfeksiyon hastalığına işaret ediyorsa antibiyotik kullanılabilir. Bazı durumlarda özellikle ağır, hızla ilerleyerek ciddi sonuçlara neden olacak menenjit, zatürree, üst üriner sistem enfeksiyonu, karın içi enfeksiyonlar ve ağır deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarıyla sepsis gibi hastalık durumlarında etkenin bakteri olabileceği düşünüldüğünde mikrobiyolojik laboratuvar inceleme sonuçları elde edilmeden bile hızla antibiyotik tedavisine başlanır. Bu durum hastanın hayatı açısından kritik ve önemli.
KIŞIN HER 3 REÇETEDEN BİRİNDE ANTİBİYOTİK VAR
Kışın antibiyotik kullanımında bir artıştan söz etmek mümkün mü?
– Tüm dünyada antibiyotiklerin en yoğun ve belki de en uygunsuz kullanıldığı enfeksiyon hastalıklarının başında üst solunum yolları enfeksiyonları geliyor. Sonbahar ve kış ayları üst solunum yolu enfeksiyonlarının en yoğun görüldüğü aylar. Soğuk algınlığına yol açan 8-10 farklı virüs ve bunların her birisinin en az 10 farklı alt türleri ve mevsimsel grip virüsleri bu dönemde ortaya çıkan tüm üst solunum yolları enfeksiyonlarının yüzde 80-85’inden sorumlu. Dolasıyla bu dönemde virüslere bağlı gelişen üst solunum yolları enfeksiyonlarında antibiyotiklerin hiç etkisi olmayacağı ve gerekmediği açık. Ancak buna karşın yine de sonbahar ve kış aylarında her üç reçeteden birisinde antibiyotiklerin yer aldığı bir gerçek.
Antibiyotiklerin kötü kullanımı başka hangi sorunlara neden olabilir?
– Antibiyotiklerin kötü kullanımının neden olduğu sorunlar üç ana başlık altında toplanabilir. Bunlar antibiyotiklere karşı direnç gelişmesi, antibiyotiklerin neden olduğu yan etkiler (mantar enfeksiyonları ve antibiyotiklerin neden olduğu ishal gibi) ve antibiyotiklere karşı alerjik reaksiyonlar. Alerjik reaksiyonlar döküntülü ve kaşıntılı bir cilt hastalığı şeklinde hafif seyredebileceği gibi yaşamı tehdit edecek boyutta olabiliyor. İnsan bağırsaklarında flora bakterileri denen ve normal koşullarda yararlı bakteriler yaşıyor. Bu bakteriler hastalık yapan diğer bakterilerin bağırsaklarda yerleşmesi ve hastalık yapmasına izin vermiyor. Ayrıca az sayıda florada bulunan ve aşırı üremesi durumunda hastalık yapabilecek bakterilerin hastalık yapmasına da izin vermiyor. Gereksiz kullanılan her antibiyotik buradaki yararlı bakterileri ortadan kaldırarak hastalık yapabileceklerin önünü açıyor. Buna verilebilecek en güzel örneklerden biri, antibiyotik kullanımı sonrası clostridium difficile bakterisinin yaptığı ishaller ki hastaneye yatmayı gerektirecek derecede ağır seyredebiliyor. Yine bağırsakta bulunan maya mantarlarının aşırı çoğalmasına ve sıklıkla kadınların genital sistemlerinde mantar enfeksiyonlarına neden olabiliyor.
Yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi direnç sorununu ortadan kaldırmıyor mu?
– Bakteriler yeni bir antibiyotiğe karşı hemen direnç geliştirebiliyor. Dolasıyla hem yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi hem de antibiyotiklerin uygun kullanımı gerekiyor. İlaç endüstrisinin yeni antibiyotik keşfi veya geliştirilmesi amacıyla bu alana yeterli yatırım yapmıyor. Son 20 yılda geliştirilen yeni antibiyotik sayısı oldukça azaldı. Yeni geliştirilen molekül sayısı 5-10 arasında. İlaç endüstrisi kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan, ömür boyu kullanılabilecek ve direnç gelişmesi nedeniyle kullanımı azalmayacak ilaçları geliştirmeye ağırlık veriyor.
Gripten sonra gelişebilecek ikincil enfeksiyonlara karşı, koruyucu amaçlı antibiyotik tedavisinin gereği var mı?
– Genellikle böyle bir gerekçeyle hekimler gripte ve soğuk algınlığında antibiyotik reçetesi yazıyor. Oysa bu düşünce ve uygulamanın bilimsel temeli ve kanıtları yok. Aksine yapılan bilimsel araştırmalar grip ve soğuk algınlığında antibiyotik kullanılmasının sonradan gelişecek bakteriyel enfeksiyonları önlemediğini gösteriyor. Hatta zararlı olduğunu, böyle bir enfeksiyon halinde daha dirençli mikroplar geliştiği için antibiyotik tedavisine daha dirençli olduğu da biliniyor.
Hastaların üzerine düşen görevler ne?
– Bir kez daha vurgulayalım, virüslerin neden olduğu soğuk algınlığı, grip gibi enfeksiyonlarda antibiyotiklerin yeri yok. Dolasıyla, doktor reçete etmeden eczaneye gidip alınmamalı. Ateş olsa bile doktora antibiyotik reçete etmesi için ısrar edilmemeli. Unutulmamalı ki antibiyotik ateş düşürücü değil. Kaldı ki ateşin nedeni enfeksiyon da olmayabilir. Komşu, akraba, arkadaş tavsiyesiyle antibiyotik kullanılmamalı. Bir de ilaçların uygun sürede kullanılmaması nedeniyle artan ilaç sorunu var. Antibiyotiklerin son kullanma tarihi geçmiş olabiliyor, faydası olmadığı gibi zararı olabiliyor. Hekimler altı yıl tıp fakültesi, 4-5 yıl uzmanlıktan sonra bile tanı ve tedavide zorlanabilirken bu konuda hiç eğitimi olmayan eş, dost tavsiyesi ile ilaç kullanmak ne kadar doğru?
Vitamin eşlik etmeli mi?
Önceden sık kullanılan kloramfenikol gibi bazı antibiyotikler başta vitamin B12 olmak üzere, B vitaminlerinin emilimini etkiliyor. Bu nedenle bu antibiyotiklerin tedavisiyle birlikte vitamin alınması önerilirdi. Ancak günümüzde sık verilen antibiyotiklerde (penisilin, sefolosporin, kinolon gibi) böyle bir vitamin desteği gerekli değil. Ancak hastane enfeksiyonlarına karşı kullanılan sefoperazon isimli antibiyotik uzun süreli (2 haftayı geçen) kullanımda K vitamini eksikliği yapabiliyor. K vitamini eksikliğine bağlı olarak vücudun kanama durdurma mekanizmalarında bozulma ve özellikle mide kanaması görülebilir. Bu nedenle bu antibiyotiği kullanan hastalarda K vitamini desteği verilmesi öneriliyor.
-